Düzenin çıkarlarına ters düşen her şey mahvolur. Ne var ki düzenin mahvına sebep olacak şeyler de muhakkak ki vardır.
Bu böyledir ve bir devr-i âlem gibi sırasıyla, geceden sonra sabah, kıştan sonra yaz, kıtlıktan sonra bolluğun olduğu gibi sırayla birbirini takip eder. Batılın daim olması mümkün değildir. Çünkü temelinde haksızlık, zulüm, kandırmaca, algı yönetimi, kendisinden olmayanı yok etmeye programlanmış üst bir akıl vardır. Dolayısıyla Hakk’ın üstün geldiği bir medeniyet tarihin sayfalarında varlığını korurken gelecekte de yeniden hâkim olacağı ümidini tazelemektedir.
Düzenin bekçileri veya sahipleri bir şekilde düzenin devamını sağlarken gerçekte düzenin varlığından nemalanan geçici rol üstlenmiş sahte kahramanlardır. Çünkü düzen onları dünyevî olanla ödüllendirir. Doların dalgalanması, savaşların sürmesi, enerji politikaları, zamanın getirdiği şartların iyi değerlendirilmesi hep minvaldedir. Düzenin bekçileri çoğu kez düzenin sahiplerini de geride bırakacak bir atılım gösterebilirler; ne var ki bu görünürde var ancak derin manada saman alevi gibi bir şeydir ki gerçekte yoktur. Hizmet edilen şeyin neticesi neyse toplamda ona bakılır. Bugün Batı’nın geldiği yerde Hakk’tan söz edememek bu cihetten tezimizi haklı göstermektedir. Birleşmiş Milletlerin bugüne kadar Müslümanlar lehine bir karar almadığı, NATO’nun İslam Ülkeleri lehine bugüne kadar bir adım atmadığı, İsrail’in Müslümanları yok eden politikalarına ses çıkarmadığını dile getirdiğimizde düzenin nasıl yok edici bir tanzime doğru gittiğini görürüz. Coğrafyamızdaki kanlı sancı da bunun neticesidir.
Düzeni sahiplenmek bir nevi kendimizden olmayan bir şeyi kendimizinmiş gibi görmektir. Bunun asıl tehlikeli yönü şudur ki düzen karşıtı olduğumuzu sanmamızdır. Bu nedenle düzenin sahipleri bunun için sayısız yöntemler denemektedirler. Önce gerçeğinden uzaklaştırılmış bir toplum oluşturabilmek için yüz yıl süren politikalar ile geçmişin devamını sürdürmeyi sağlamışlardır. Haçlı Savaşları’nın hala sürüyor olmasını göremeyen bir toplum bugün mevcuttur. Mankurtlaşmış bir neslin önünde sadece tüketmeye odaklanmış bir görev vardır. Reklamlar, sinemalar, televizyonlar ve uluslararası çıkarlar buna hizmet eder. Oysa düzenin sahipleri bugün Suriye’de ölenlerin sayısına bakarak ne kadar kârda olduklarının hesabını yapmaktadır.
Düzen, sömürüyü ve zulmü desteklemektedir. Bu nedenle muhalif duruş düzene sahip çıkamaz. Onurlu duruş için düzenin değişmesi ve hakkın tesisi için bu gereklidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.