İlkokul Öğrencileri arasında bir araştırma yapacak olsanız, her on kişinin beklide sekiz tanesi doktor olmak ister. Yani hekimliğin şerefli ve onurlu bir meslek olduğunu çocuklar dahi bilirler. Çünkü doktorlar, Yüce Rabbimizin insana emanet ettiği beden ve ruhun tamircisi ve koruyucusudur. Şeriat ilminden sonra en şerefli ilim tıp ilmidir.
Doktorluk basit bir meslek değildir. Hastalarla diyalog kurma, şikâyetleri dinleme ve onlara çareler arama bakımından, kutsal bir görevdir.
Her meslekte okul bittiği zaman huzurlu bir hayat başlar. Tıp dalında ise, gerçek zorluklar okulun bitmesiyle kendini gösterir. Çünkü bir tarafta mecburi hizmet, diğer tarafta da TUS hazırlıkları vardır.
Gerçek anlamda hastalarıyla ilgilenen doktorun özel hayatı genel hayata dönüştüğü için, yemek zamanı, uyku zamanı ve istirahat zamanı birbirine karışır. Bazı zamanlarda eşine ve çocuklarına ayıracak zamanı dahi kalmaz. Yani tedavideki yoğunluk yüzünden, kendi problemlerine zaman ayıramaz.
Doktorluk mesleğine kabalık yakışmadığı için, onlar dili ve davranışı ile, şefkat ve merhametin kaynağı olduklarını hastalarına hissettirirler.
Hasta idare etmek gerçekten zor bir olaydır. Bazı hasta sahipleri, doktorların da beden ve ruhtan ibaret bir canlı olduğunu hesaba katmaz ise, tedavi daha da zorlaşır.
Her hasta sahibi, doktorunda kendisi gibi hastaya acımasını bekler. Hâlbuki doktor her hastaya ağlayacak olursa, o zaman hekimlik görevini icra edemeyecek duruma düşer. İşte öyle bir anda, hasta sahiplerinin doktorunda ruh ve cesetten ibaret bir insan olduğunu hesaba katarak, sabırla hareket etmesi gerekir. Bunu düşünmeyen hasta sahipleri, bazen acilde, bazen serviste, bazen de sokakta doktora çirkin davranışlarda bulunurlar. Buna rağmen onlar yılmadan mesleğini icra etmeye çalışırlar. Çünkü doktorluk, kendi hayatını başkalarının yaşamasına adayacak olanların seçebileceği bir meslektir.
Ayet-i kerimede:
Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. Buyrulmaktadır. (Nisa Suresi 4/93)
İslam ceza hukukuna göre bir Müslüman’ı haksız yere ve tasarlayarak öldüren kişinin cezası kısas, yani idamdır. Bu suçu affetme salahiyeti sadece maktulün ailesine aittir. Bu aile isterse kısas, isterse diyet talep etme hakkına sahiptir. Ama isterse suçluyu affedip bağışlayabilir.
Allah indinde her canlının bir değeri vardır. Onların öldürülme şartlarını da yine cenabı hak tespit etmiştir. Yani öldürme yetkisini kimseye vermemiştir. Onun için, haksız yere bir insanı öldüren kişi, bütün insanlığı öldürmüş gibi bir cezaya müstahak olur. (Maide Suresi 5/32)
Her ilmin Allah indinde ve insanlar nazarında değer ve kıymeti vardır. Mesela:
Din âlimleri olmazsa, insanların maddi ve manevi hayatı çöker. Terzi olmazsa insanlar çıplak kalır. Mühendis olmazsa insanlar evsiz kalır. Bu misal, her ilim dalı için geçerlidir.
Yani hiçbir ilim dalı boş ve değersiz değildir. Her ilmin veya bilim dalının kendine özgü değer ve kıymeti vardır. Ancak doktorluk, karşılıklı olarak saygı, sevgi ve şefkatle yürüyen bir görevdir. Çünkü onların çalışma sahası insan vücududur. Yani Yüce Rabbimizin yarattığı insan vücudunun, tamir ve bakımını yapmaktadırlar. Bu görevi rahat yapmaları için, ruhen rahat olmalı, maddeten de Pazar parası bulamayacak duruma düşmemelidir.
Bir doktoru haksız yere öldürmek affedilebilir bir suç olmamalıdır. Öldürmenin manevi cezasını yüce Rabbimiz bilir. Ancak dünyevi yönden düşündüğümüz zaman, öldürülen doktorun kendisine ait bir kişilik hakkı olduğu gibi, birde onun tedavi edeceği insanların hakkı vardır. Çünkü doktorluk görevi, Allah’ın şifa kapısıdır. Doktoru öldüren kişi de, Allah’ın şifa kapılarından birinin kapanmasına sebep olmaktadır. Bundan dolayı bir doktorun öldürülmesi vahim bir olaydır. Allah rahmet eylesin.
Ayrıca onun yetiştirilmesinin, devlete büyük bir maliyeti vardır.
İnsanlığın gereği olarak doktor hatalı davranmış ise, kişi kanuni yönden hakkını aramalı, ama öldürmeyi asla aklından geçirmemelidir.
Allah böyle vahim olaylardan Muhammed ümmetini muhafaza buyursun.
Ali KARA
Emekli müftü
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.