Tıflî, soğuk bir kış günü paltosuz yürüyordu. Kürk giymiş bir dostu ile karşılaştı. Zengin adam, Tıflî Hasan Efendi’yi kızdırmak maksadıyla sordu:
- Nasıl, hava epeyce soğuk değil mi?
Tıflî, bu münasebetsiz soruya okkalı bir cevap verdi:
- Evet, pek soğuk. Ah ne olurdu, ben de hayvan olaydım da, sırtımda kürküm olaydı!
İşin şakası bir tarafa rahmetli dedemin sık sık söylediği “Soğuğa ve açlığa karşı dayılık olmaz. Allah soğukla ve açlıkla bizi imtihan etmesin.”
Ülkemiz; geçen yıl önce yangınlar, sonra seller ile mücadele etti, şimdi de kış aylarında kar ve soğukla mücadele ediyor. Mevsim olarak elbette soğuk olacak, kar olacak. Bize düşen ise öncelikli olarak bu yazıyı okuyan okuyuculardan başlamak üzere -kendim de dâhil- etrafımızda soğuktan mağdur olan kişileri bulmak. Onlara yardımcı olmak.
Ülkemizin etrafı zaten resmen kan gölü. Bütün İslam coğrafyası ciddî şekilde varlık ve yoklukla sınav ediliyor. Bize düşen önce çevremizden, akrabalarımızdan, komşularımızdan başlayarak bir iyilik ve hayırda yarışma içine girip mağdurları bulmak. Ayrıca iyilik hareketine ön ayak olan hayır kuruluşlarına destek olmak.
Cami önlerinde, köprü altlarında, kaldırımlarda avuç açmış ihtiyaç sahipleri vardır. Çoğu kez içimizde bir ses bize başkalarının da telkiniyle: “Bu dilenciler vicdan sömürüsü yapıyor. Belki de bunu meslek edinmiştir. Yardım etme, sadaka verme.” diye fısıldar.
Belki de iç sesiniz size doğruyu söylüyordur. Peki, gerçek ihtiyaç sahiplerini tanıyıp yardım ediyor muyuz? Madem bu avuç açanlar vicdan sömürüsü yapıyorsa bizler gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşıyor muyuz?
Belki de yakın komşumuz günlerdir evde hasta yatıyor. Haberimiz var mı? Belki yakın akrabamız borç içinde kıvranıyor ve çıkış yolu bulamamıştır. Kandil akşamlarında, cuma gecelerinde hariçten bedava ve hazır kutlama mesajları atmak kolay.
Sosyal medyadan dünyayı kurtarıyoruz; gerçek hayatın ucundan tuttuk mu? Hangi davaya omuz verdik? Hangimizin bir dava kardeşi var? Komşularımızla, kardeşlerimizle, hısım akrabalarımızla muhabbetimiz ne kadar?
Bunları kendimize sorup cevap aramalıyız.
Kürkler içinde havanın ne kadar soğuk mu, sıcak mı, kötü mü güzel mi olduğunun edebiyatını yapmak kolay. Soğuktan donan bir komşunu soğuk bir kış günü yapayalnız mezara gömmenin ne olduğunu bilir misin?
Hiç kimse, başka birinin sırtındaki yükün ağırlığını bilemez.
Dışarıdan görüntü çoğu zaman yanıltıcıdır. O yüzden: “İçi beni, dışı seni yakar.” sözü söylenmiştir.
Söze Tıflî ile başladık Yahya Kemal’le bitirelim.
Yahya Kemal oldukça kiloluydu ve bu yüzden zaman zaman rahatsızlanıyordu. Doktorlara da görünmeyi ihmal etmiyordu. Bir gün dostlarına derdini döktü: “Doktorlara sorarsanız karaciğer mükemmel, kalp mükemmel, böbrek mükemmel, tansiyon mükemmel. Yalnız ben berbat haldeyim.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.