Türkiye, eski Türkiye değil; demokrasiyi daha çok özümseyen, özde demokrasi yolunda hızla ilerleyen, gizli kapaklı işlerin kapalı kapılar ardında kalmadığı, sorgulayabilen ve dokunulmazlara dokunabilen bir ülke artık.
Kirli planlar, bozuk yapılanmalar bir bir ortaya çıkarılıyor, sorumlular hukuk önüne getirilebilme cesareti gösteriliyor.
Sivil oluşum daha fazla insiyatif alıyor, demokrasilerde olması gereken sivil vesayet ağırlığını giderek hissettiriyor.
Türkiye gelişiyor, modernleşiyor.
Bu gelişme ticari hayatta da etkisini gösteriyor.
Eski alışkanlıklar değişiyor, yeni, sürdürülebilir ve rekabetçi bir işletme mantığı hüküm sürüyor. Bu değişme ve gelişme beraberinde bir çok sıkıntıyı da getiriyor. En basitinden enflasyonsuz hayata geçişin sıkıntılarını yaşıyoruz.
Firmalar çoğalıyor, rekabet artıyor.
Markalaşan, işini iyi yapan ve herşeyden önemlisi gelişmeye ayak uydurabilen işletmeler ayakta kalma şansı buluyor.
Günümüz dünyasında kurumsallaşma ve markalaşma kaçınılmaz bir realite olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye, yakın geçmişteki iki haneli hatta zaman zaman üç haneli olan enflasyon rakamlarını çoktan geride bıraktı. Enflasyonsuz yaşama doğru ilerliyoruz.
Enflasyonsuz hayata alışabilmenin zorlukları var.
Bu zorlukları doğru teşhis edip, geleceğe bakma mecburiyeti var.
Ayağa müşteri döneminin bittiği, nihayi tüketicinin ayağına gitme döneminin başladığı günleri yaşıyoruz.
Örneğin; İşletmeler enflasyonlu dönemlerde raflarını depolarına kadar mal ile dolduruyordu. Kısa bir süre sonra yüksek zamlar geliyor ve stoklar durduğu yerde para kazanıyordu.
Elinde malı olan göbek atıyor, ter dökmeden büyük paralar kazanmanın mutluluğunu yaşıyordu.
O dönemler artık çok gerilerde kaldı. Büyük paralar kazanma, çok fazla kar elde etme dönemleri kapandı.
Şimdi rekabet ve sürümden kazanma zamanı.
Kurumsallaşma, markalaşma ve pazarlama ön plana çıkan unsurlar.
Kaliteli mal üreteceksiniz, malınızın tanıtımını çok iyi yapacaksınız ve pazarlamaya yatırım yapacaksınız.
İşyerinde gazete okuyup, internete girerek vakit geçirmekle işler yürümüyor.
Çalışmak, çalışmak ve dahi çalışmak.
Gelişmeleri iyi okuyabilmek, doğru strateji geliştirmek.
Ortaklıklar kurarak işleri büyütmek.
Pazardan daha fazla pay alabilmenin yollarını keşfetmek.
Avrupalı ve Amerikalı ortaklıklarla büyüyüp küresel güç oluyor, ürünlerini bütün dünyaya pazarlıyor.
Bizde ise, ortaklıklar bozuluyor, ortaklık yapma cesareti dahi gösterilemiyor. Ben merkezli düşünce yapısından taviz verilmiyor.
Çareler üretmek yerine, birilerini suçlayıp, dizlerimizi dövüyoruz.
Artık alışkanlıkları değiştirmenin zamanı geldi geçiyor.
Değişebilenler mutlu ve umutla ileriye bakabiliyor, eski düzende ısrar eden ise emekli olup köşesine çekiliyor.
Bazen bu fırsatı da bulamıyor.
Hülasa; değişmeliyiz, gelişme ve büyüme ancak değişmeyle oluyor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.