Bu gün Cuma…
Cemaati ve Sohbeti olmayan bir Cuma…
Cuma günleri buluşup cemaatimizle dertleşiyorduk bu gün yapamadık. Duygularımızı en azından yazıyla
sizlere ulaştırabilmeyi ümit ediyorum ve Bir dua ile başlamak istiyorum bu yazıma.
Allah’ım;
İçinde bulunduğumuz şu anki durum, mücadele etmeye çalıştığımız salgın hastalık, işlemiş
olduğumuz bir günahtan ise, önemsemediğimiz bir hatadan ise, yaptığımız bir zulümden ise, terk
ettiğimiz bir farzdan, zayi ettiğimiz bir nafileden ise, içine düştüğümüz bir isyandan ise, her bireri için
tövbe ediyoruz ve pişmanlık duyuyoruz bizleri bağışla, bizlere merhamet et, üzerimizdeki bela ve
musibetleri kaldır Ya Rabbi…
Tarihte birçok imtihanlar, bela ve musibetler, felaketler, toplu helakler olmuştur. Bunları sadece
okuyup geçtik. İbret almamız gerekiyordu almadık. İnsanlık olarak kendimize çeki düzen vermemiz
gerekiyordu vermedik. Tevbe kapısı açıktı girmedik. Rabbimizin merhameti ve bağışlayıcılığı sonsuzdu ona
sığınmadık. İmtihanlarımız üst üste geldi dersimize hiç çalışmadık, nasıl olsa ileriki bir tarihte finalden iyi
bir not alır geçeriz diye düşündük. Ama yaklaşmakta olan yaklaştı hazırlıksız yakalandık. Bir anda tüm
rahatımız kaçtı, keyfimiz bozuldu.
KURTULUŞA DAVET !
Her gün “Haydin namaza” ve “Haydin felaha” çağrısı vardı gidebiliyorduk, şimdi istesekte o
çağrıya icabet edemiyoruz. Birlikte omuz omuza saf tutup namazla dirilemiyoruz. Bu gün Cuma Namazı
olmayan bir cumayı hüzün ve gözyaşı ile öğle namazı kılarak idrak ettik. Mescidi Nebevinin imamı Namazı
kıldırırken hıçkırıklardan dolayı namazı zor tamamladı. Ala suresini okuyordu. “Doğrusu arınan ve
rabbinin adını anıp namaz kılan kurtuluşa ermiştir.” (14,15 ayet) ayetini okudu. Demek ki arınamadık,
namazlarımızı tam kılamadık. Sonra “Oysa âhiret daha hayırlı ve süreklidir.” ayetini okudu, demek ki biz
hep dünyayı tercih ettik, ahiret unuttuk. Sonunda nimetlerin elimizden bir bir çekilip alındığına alenen şahit
olduk. Bu durum ne kadar devam eder bilemiyoruz, bu sıkıntılardan nasıl kurtuluruz diye hep düşünüyoruz.
AÇIKÇASI ŞİKAYET EDİLDİK
Hatalarımız günahlarımız çok. Ferdi olarak herkes kendisini gayet iyi bilecektir. Ama ümmet olarak
toplumsal cürmümüz denizler köpüğünü, dağların boyunu aştı. Ümmetin üç yaşında sabi bir çocuğu
ölmeden önce “Gidince sizi Allah’a şikayet edeceğim” demişti. Şikâyet etmiş olmalı. Denizden karaya
vuran bebeklere sahip çıkamadığımız, Çöpten ekmek toplayanlara yardım eli uzatamadığımızı, Afrika’da
açlıktan ölen on binlerin olduğu bir zamanda tonlarca ekmeği çöpe attığımızı, Su içiyor diye katledilen
develerin feryadını, Dahası şimdilerde sızlanarak, zorlayarak cemaatle namaz kılmak için doldurmaya
çalıştığımız camilerimizi daha önce umursamayıp boş bıraktığımızı, Kâbe’de tavafı ebabil kuşlarına
bırakmamızı, Mescidi Nebevinin kapılarını kapatmak durumunda kalmamızı, kısaca her şeyi şikâyet etmiş
olmalı.
Açıkçası şımarıklığımızın, şükürsüzlüğümüzün, nankörlüğümüzün bedelini ödüyoruz. Üzerimize
yağanlar sıradan bir afet, bela ve musibet olmadığını devamının gelmekte olduğunu bilmek
mecburiyetindeyiz. Bu durumdan kurtulmanın çaresi vardır. Belaları def etmenin imkânı mevcuttur.
Alınabilecek her türlü bilimsel, aklın öngördüğü tedbirler alındıktan sonra Rabbimize de yönelip dua ve
istiğfarda bulunmalıyız. Enfal Suresi 33. Ayet bizi biraz ferahlatıyor
“Oysa, sen içlerinde iken Allah onlara azabetmez. Onlar bağışlanma dilerlerken de elbette Allah azab
edecek değildir.”
Efendimiz (sav). Rahmet peygamberidir. Allah cc. O’nun döneminde yaşayanlara sabık ümmetlerin
başlarına verilen musibet ve helakler ile azap etmemiştir. Çünkü içlerinde rahmet peygamberi vardı. Onun
daru bekaya irtihalinden sonra azgınlık gösterenlerin azaba uğramalarının önünde engel kalmamıştır. Ancak
ayetin ikinci kısmında “Onlar bağışlanma dilerlerken de elbette Allah azap edecek değildir”
buyurulduğu için istiğfarda bulunup Rabbine yönelebilenlere için de azap, bela, musibetler kaldırılacaktır.
Biz inanan müminler olarak ayeti kerimenin ikinci kısmında işaret edilen müjdeden faydalanabiliriz.
EVLERİMİZDE NELER YAPALIM?
Bu kapsamda evlerimizde Ailecek Kuran Okumaları, Cemaatle namaz, Tesbihat ve dualar yaparak
kurtuluşumuza, sevdiklerimizin, aziz milletimizin ve ümmeti Muhammedîn kurtuluşu için niyazda
bulunabiliriz.
Alınan tedbirlerin keyfi olmadığını, zarureten alındığını bilmemiz gerekir. Cuma namazının ve
Kandil gecesinin toplu olarak idrak edilmesine ara verilmesinin hüznünü yaşadık, yaşayacağız. Ama bu gün
ve gecelerde en az yirmi otuz milyon insanın buluşması hastalığın çok kısa sürede milyonlara ulaşması
anlamına geldiğini bilmemiz gerekir. İşte tamda bu nedenle yetkililerimizin, devlet büyüklerimizin
çağrısıyla evlerimize kapanmamız gerekir.
Son olarak içinde bulunduğumuz zorlu süreçte her türlü tehlikeyi göze alarak adeta canlarını ortaya
koyan doktorlarımıza, hemşire ve ebelerimize, sağlık çalışanlarımıza teşekkürü borç biliyor, onlara ve onları
yetiştiren ana ve babalara, hocalarına hayır dualarımı gönderiyorum.
ENDİŞEYE MAHAL YOK!
Ecdadımızın ifadesiyle “Bu da Geçer Yahu” ve “Allah var Gam Yok”, Kuranın ifadesiyle de
“hasbünallahu ve ni’mel vekîl, Allah bize yeter, o ne güzel vekildir”
“Ben tasa ve üzüntümü ancak Allah’a arz ederim” Yusuf Suresi 86
Dertlerimizi, üzüntülerimizi, kaygılarımızı Rabbimize arz ediyoruz. Ümmeti Muhammedi içinde
bulunduğu bu durumdan kurtaracak yegâne güç sensin Allah’ım…
Biz,kısık sesleriz...minareleri,
Sen ezansız bırakma Allahım!
Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma Allah'ım!
Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız;
Ve vatansız bırakma Allah'ım
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah'ım!
Cumamız mübarek olsun, Miraç kandilimiz Ümmeti Muhammedîn kurtuluşuna vesile olsun inşaAllah.
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.