CUMARTESİ PAZARI'NDAN ELÇİ'YE

Pendik’te gazeteciliğe başlayalı neredeyse 20 yıl olacak. Buna 5 daha eklerseniz çeyrek yüzyıl eder.
Pendik’te gazeteciliğe başladığım 90’lı yılların başında gazetemizde ağırlıklı olarak altyapı, asfalt ve tretuarla ilgili haberlere yer veriyorduk. Şöyle bir hafızamı yokladım da, o günleri daha yeni yaşamış gibi hatırladım. O zamanın sorunları çamurlu yollar ve akmayan sulardı.
Özellikle de Hüsamettin ELÇİ’nin o günün sorunlarını BBP’den Belediye Başkan Adayı olduğu 1994 yılının yerel seçim kampanyasında haklı olarak malzeme yaptığını hatırladım.
O zamanlarda, siyasi partiler için moda kahvehane toplantılarıydı. Kahvehaneler kiralanır, akşam da belediye başkan adayları konuşmalarını yaparlardı.
BBP adayı Hüsamettin ELÇİ’de bu kahvehane toplantılarına kalabalık bir partili grubuyla gelir, yoğun tezahüratlar arasında konuşmasını yapardı.
Siyasete renk katan ve kalabalıkları toplayan bir şahsiyetti ELÇİ.
Elçi’nin 1993 yılında Fevziçakmak Mahallesi’nde yaptığı bir konuşmayı hiç unutamıyorum. Şu an kıraathanenin adını hatırlayamadım. Aynı kahvede RP’nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Recep Tayyip Erdoğan ve Pendik Belediye Başkan Adayı Erol Kaya’da konuşma yapmıştı. Bu konuşmayı bende takip etmiştim.
Hüsamettin ELÇİ, şimdiki Başbakan Erdoğan ve yine şimdiki Başbakan Başmüşaviri Kaya’nın konuşma yaptığı o kahveye beni özellikle davet etti, iki toplantı arasındaki farkı müşahade etmem için.
Ben de dediği akşam kahvehanede hazır bulundum.
Sırtımda çantam, omuzumda fotoğraf makinam ve elimde ajandam olduğu halde kahvehanede hazır oldum.
Kıraathane tıklım tıklım, bırakın oturacak yer bulmayı, ayakta dahi durmaya yer yoktu. Bir o kadar kalabalık da dışarıda vardı.
Hüsamettin ELÇİ’yi bekliyoruz.
10-15 dakika bekleyişten sonra ELÇİ’nin yaklaştığını tezahüratlardan anladık.
Sanki bir ilçe belediye başkan adayı değil de, bir siyasi partinin genel başkanı edasıyla büyük bir alkış tufanı arasında girdi içeriye Hüsamettin ELÇİ.
Mikrofona anons edildi, aman Allah’ım o ne alkış.
Ben diyeyim fırtına, siz deyin alkış tufanı.
Aralıksız, en kuvvetlisinden dakikalarca, eller kırılırcasına alkış.
İtiraf edeyim, böylesine ahenkli, güçlü ve bir o kadar da uzun süren toplu alkışa şimdiye kadar başka bir siyasi parti toplantısında şahit olmadım.
Elçi’nin o günün sorunlarını siyasi malzeme yaptığını anlatıyorduk. İşte Büyük Birlik Partisi adayı Hüsamettin ELÇİ, bu toplantılara çamurlu ayakkabılarla, pantolonu dizlerine kadar çamura batmış bir şekilde gelirdi.
Ayakkabılarının ve pantolonunun çamurunu seçmene gösterirdi.
Elçi aslında, o dönemin sorunlarını yaşayarak, dramatik bir şekilde gündeme getiriyordu.
Çamurlu yollar, altyapı yoksunu mahalleler, suları akmayan, park ve bahçesi olmayan bir Pendik manzarası.
E-5’in üzerindeki yerleşim yerlerinde asfalt neredeyse hiç yoktu.
Yine Cumartesi pazarı sorunu vardı.
‘Pazar ne zaman kalkacak?’ haberleri yapıyorduk. Bir yangın olursa, bir felaket olursa, itfaiye araçları nasıl içeriye girer, olaya nasıl müdahale eder diye, manşetten haberlere yer veriyorduk.
Cumartesi Pazarı’nın kalkması için kampanyalar yapılıyor, baskı grupları oluşturuluyordu.
Dönemin Belediye Başkanı Erol Kaya’da, rahmetli kaymakamımız Mustafa Akyol’da, şimdiki İzmir Vali Yardımcısı Haluk Tunçsu’da pazarın kalkmasını istiyor, çaba harcıyorlardı.
Hep beraber, (tabiiki pazarcılar hariç) koro halinde Cumartesi pazarının kalkmasını istiyorduk.
Gazeteci olduğumuz için, vatandaşlarımız gelişmeleri haklı olarak bizlerden öğrenmek istiyor.
Esnafa selam verdiğimde, ilk soru, “Ümit Bey; bu Cumartesi Pazarı ne zaman kalkacak?” oluyor.
Aynı soruyu, aynı esnaflar yaklaşık 20 yıldır soruyor, “Bende en kısa zamanda kalkacak, mahkeme kararı bekleniyor.” Diye cevaplandırıyorum.
Artık ilk görüşmedeki merhabanın yerine, Cumartesi Pazarı ne zaman kalkacak? cümlesi seslendiriliyor.
Ben de sayın yetkililerimize sizlerin adına seslendiriyorum;
“CUMARTESİ PAZARI NE ZAMAN KALKACAK?”