Bu yıl 19.su düzenlenen Uluslarası Enerji ve Çevre Konferansına 24 Nisan itibariyle start verildi. Açılış konuşmalarını TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Erol Kaya, Enerji ve Tabii Kaynaklar Komisyonu Başkanı Mücahit Fındıklı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın yaptığı programa, enerji sekterönün önde gelen iş adamları ve firmaları katıldı.
Çevre ve enerji konularının ele alınacağı, 3 gün boyunca sürecek olan konferansın açılışında, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Erol Kaya'nın Çevre hususundaki tespitleri, enerji sektöründen katılımcıların ilgi odağı oldu.
Çevre ile kalkınma arasındaki nazik ilişkinin korunmasının altını çizen KAYA, ne çevreden, ne de kalkınmadan vazgeçilebilmesinin mümkün olmadığını ifade etti.
Çevre Geleceğimizin ve Yüce Yaratıcımızın Bizlere Emaneti
Enerji sektörü için, çevrenin üretilecek bir değer veya iyi bir ortam olabileceğini, ancak insanlık için enerjinin gerekli ama öncelikle yaşamanın daha da önemli olduğunu ifade eden KAYA, Çevre; geçmişin bir mirası olarak görülmemelidir. Anadoluda güzel bir söz var, önemli bir tespitte bulunuyor, 'Babadan miras kaldı har vurup, harman savuruyor.' İnsan miras olarak edindiğinin kıymetini bilemeyebilir.O yüzden çevre; geleceğimizin ve Yüce Yaratıcımızın bizlere bir emaneti olarak değerlendirilmelidir.'' diyerek emanetin kutsal olduğunun altını çizdi.
Çevre Algısı Değiştirilmeli
Çevre konusunun; bir hobi, bir boş zaman uğraşısı olmaktan çıkarılması için paradigma değişimine ihtiyaç olduğunun altını çizen KAYA, ''Çevreye bakışımızın değişmesi gerekiyor. Çevre algısını, insan hayatını kolaylaştırmaktan, çevrenin düzenlemesinden çıkarıp, tüm canlıların yaşama haklarına saygı duyulan bir anlayışa dönüştürmemiz gerektiğini'' ifade etti.
Sorun; ''Sınırsız tüketim anlayışı''
Sorunun başlangıcının İnsanın bir anlamda yaratıcıyla rekabete girdiği geçtiğimiz 200 yıllık bir dönemi kapsadığını ifade eden KAYA, ''İnsan; kendi aklının ve bilgisinin büyüklüğünü ispat etmek adına, tabiatı fütursuzca kullanmış, 'emanet' kavramını dikkate almadan, sınırsız tüketim anlayışıyla önüne çıkan her şeyi adeta tarumar etmiştir. Baş edemediğimiz toplumsal sıkıntılarda, krizlerde, savaşlarda, felaketlerde, hukuken ve idare olarak yetersiz kaldığımız tüm sorunlarda; Müslümanlar olarak, imamı veya müftüyü, Hıristiyanlar papazı, Yahudiler hahamı, Budistler keşişi yardıma çağırdığını, bizlerinde onlardan insanları ahlaka,erdeme, saygıya davet etmeklerini talep ediyoruz.'' dedi.
Çevrenin Korunması İçin Manevi Bilinç Arttırılmalı
Eğer tedbir alınmazsa ve tabiattaki denge korunmazsa, insan-tabiat ilişkisi böyle giderse her iki tarafın da yok olmasına sebep olabilecek boyutlara ulaşabileceğini ifade eden KAYA, ''İnsanın ve tabiatın sadece maddi varlığını değil, aynı zamanda manevi varlığını da dikkate almalıyız.İnsanı, manevi varlığından soyutladığınızda geriye sadece bir ceset, tabiatı manevi varlığından soyutladığınızda geriye sadece formüllerden, hacimden ibaret kimyasal ve fiziksel unsurlar kalır.Oysa her ikisinide anlamlı kılan değerli kılan manevi içeriklerdir.İnsanların, dünyanın bir bölümünde sefahat içinde diğer bir yerinde sefalet içinde yaşaması ile ormanların yok olması veya atmosferdeki ozon tabakasının delinmesi esasen aynı anlayışın neticesidir'' dedi.
Çevre Bir Ahlak Meselesidir
''Kendi medeniyetimiz, kendi tarihimiz, kendi inancımız bize ziyadesiyle güçlü bir referans veriyor.Kur'an, tabiatın dengesinin bozulmasının cezasını, daima insanların çektiğini bize sık sık hatırlatıyor. Bunun için Allah, insanlardan, tabiattaki ölçüyü ve dengeyi bozmamalarını ve israf etmemelerini istiyor. Kendi ruhunu, kendi benliğini, kendi zihnini, kendi kalbini temiz tutan insanın çevresine zarar vermesi düşünülemez.'' diyen KAYA, çevre meselesinin; aynı zamanda bir ahlak meselesi olduğunu vurguladı. ''Ahlaktan kastım, hem bireysel hem de toplumsal ahlaktır.Elbette Çevrenin korunması sadece inanca ve ahlaka bırakmak mümkün değil, bu işin mutlaka hukuki boyutu olmak durumunda.Ancak, inancın ve ahlakın olmadığı bir yerde hukukun çokta işe yaramadığını, hukukun arkasından dolanmanın her zaman için mümkün olduğunu hepimiz biliyoruz ve pek çok örneğini görüyoruz. Bilimi ve teknolojiyi işte bu temel üzerinde yükseltmek mecburiyetindeyiz.Önerdiğim hususlar bilime ve teknolojiye karşı değildir.'
Çevre anlayışı, sadece bilimin ve teknolojinin hangi sınırlar çerçevesinde, hangi istikamette ilerlemesi gerektiğini ortaya koyduğunu belirten KAYA, ''Bu sınırları hep birlikte çizmek, bu anlayışı hep birlikte hayata geçirmek zorundayız. Elbette bunu her topluluk kendi inancı çerçevesinde yapabilir, yapmalıdır. Ama bu paradigma değişikliğini gerçekleştirmeden, çevre meselesinin üstesinden gelemeyeceğimizi bilmeliyiz.'' diyerek, çevrenin korunması hususundaki tespitlerini katılımcılarla paylaştı.
Plakette Çevreci Reform
19. Uluslarası Enerji ve Çevre Konferansında bir ilk yaşandı. Önceki yıl konferansa katılan TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Erol Kaya'nın önerisi üzerine, bu sene düzenlenen konferansın açılışında bulunan protokole plaket verilmeyerek, adlarına Antalya Manavgatta birer ''fidan'' dikildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.