“Öncelikle bayan öğretmenlerimiz olmak üzere öğretmenlerimizin 2-4 yaş arası çocuklarına kreş açılması düşünülmektedir. Talep doğrultusunda ilçe merkezinde belirlenen okul veya okullarımızda açılacak kreş için başvurular dilekçe ile ay sonuna kadar Müdürlüğümüz okul öncesi bölümüne yapılması gerekmektedir."
Biz Öğretmenler genelde İlçe Milli Eğitimden, Alo 147 şikâyetlerinin gelmesine alışığız. Bir gün üstteki gibi bir yazıyla karşılaşırsak ne yaparız acaba?
Öğretmenlik bayanların sayıca çoğunluğu oluşturduğu bir meslektir. Şu an Pendik’te hangi okul müdürüne sorsak her okulda en az 2 bayan öğretmen doğum sonrası ücretsiz izindedir. Pendik’te 147 okul bulunduğuna göre kabaca bir hesapla yaklaşık 300 kadrolu öğretmenin dersleri ya boş geçiyor ya da ücretli öğretmenlerle dolduruluyor. Oysaki kreş hizmeti olsa bu derslerin çoğu boş geçmeyebilir.
Çocuk doğup annenin izin süresi bitince ebeveynlerin cevap vermesi gereken soru soruluyor: "Çocuğuma kim bakacak?" İşte bu sorunun ağırlığı pek çok ailenin omuzlarına yükleniyor. İdeal bakıcı adayları anneanne ve babaanneler; hem güvenilir hem ücretsiz. Bir başka seçenek ise evde bakıcı ya da kreş ki böyle olduğunda bir çok anne maaşını aldığı gibi kreşe ya da bakıcıya veriyor. İşler yolunda gitmediğinde ise pek çok kadın işten ayrılmak zorunda kalıyor. Sonuçta bu sorun ciddi anlamda birçok ailevi problemlere sebep olmakta.
Biz biliyoruz ki istenirse bu problem rahatlıkla çözülebilir. Bilinçli, işinde profesyonel meslektaşlarımız çocuklarımızı gözümüz arkada kalmadan yetiştirebilir. Bu konuda devletin en üst düzeyde desteği gerekli. Ayrıca özel kreş ve bakımevlerine verilecek ücret de çok önemli. İnsan çocuğu söz konusu olunca para ikinci planda kalıyor ama ne yapalım ki memuruz. Aldığımız maaş ortada.
MEB resmi bağımsız anaokulları ile uygulama sınıflarına 36-60 aylık çocuklar kayıt edilebiliyor. 36 aydan küçük çocuklar ise ya özel kreşlerde (ki dünyanın parası) ya da bu işin eğitimini almamış evlerdeki çocuk bakıcılarının eline mahkûm oluyor. 3 sene bakıcıda kalmış bir çocuk anaokuluna geldiği zaman en az 3 ay geç uyum süreci ile karşı karşıya kalabiliyor. Özel ilgi isteği, sık sık altına kaçırmalar ve en büyük sorun da dengesiz beslenme... Tabii bu arada (özellikle küçük yerleşim yerleri için geçerli) bozuk bir şiveli konuşma.
23.07.1965 tarih ve 12056 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun "Memurların Sosyal Tesis İhtiyaçları" başlıklı 191. maddesinde; "Devlet Memurları için lüzum ve ihtiyaç görülen yerlerde çocuk bakımevi ve sosyal tesisler kurulabilir. Bunların kuruluş ve işletme esas ve usulleri Devlet Personel Başkanlığı ile Maliye ve Gümrük Bakanlığınca birlikte hazırlanacak genel yönetmelikle belirlenir." hükümleri yer almaktadır.
Anayasal güvence altında olan aile kurumuna yönelik kamu politikaları son birkaç yıldır iyileştirilse de, çalışan annelerin çocuklarına yönelik kreş hizmetinin olmayışı ebeveyn ve çocukları mağdur ediyor. Annelere kulak verelim:
“Oğlumu üç yaşında belediyenin kreşine göndermeye başladım. Servis sabah 8’de çocuğu alıyor, akşam 18.00’de getiriyordu. Ben ve eşim saat 8’de işte olmamız gerektiği için oğlumu sabahın 7’sinde karşı komşuma bırakıyordum. Akşam da 17.00’de çıkıyorduk ve eve gelişimiz bir saati geçiyordu. Yine karşı komşum alıyordu oğlumu. Yaklaşık iki yıl filan idare ettik. Karşı komşum vefat edince ortada kaldık”
“Çalıştığım okulda kreş yoktu. Ben de oğlumu eve yakın ilkokulun anasınıfına 2,5 yaşında verdim(eğitimci olmanın avantajını kullanarak). Kendinden büyük çocuklarla başladı ve 2 sene böyle devam etti. Oğlumun ilkokula başlamasına bir yıl daha vardı aynı yere gitmek istemedi. Onu bir yıl işyerine götürmek zorunda kaldık.”
“Üniversiteyi bitirmiş olmama rağmen peş peşe doğan çocuklarıma bakacak kimsem olmadığı için hiç işe başlayamadım. Çocuklarımı doyasıya emzirdim ancak çalışmamış olmanın acısını halen içimde taşırım.”
Son olarak 2023’ü hedefleyen güçlü Türkiye için çalışan ve üreten yetişmiş eleman çok önemli. Bu kadar doğum izninde olan öğretmenle bir çocuğun eğitimini ıskalasak, belki de o çocuk bir Aziz Sancar, bir Cahit Arf ya da bir Sezai Karakoç olabilecekken hiçlikte kaybolacak. Büyüyen ruhların serzenişlerine kulak verelim ve onların çığlıkları kulaklarımıza dola dola yaşamak zorunda kalmayalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.