Haber7 / Abdurrahman Koç
Türkiye iç siyaseti son bir haftadır önemli gelişmelere sahne oldu.
ABD önderliğindeki 10 ülke Osman Kavala'nın serbest bırakılmasına yönelik ortak bir bildiri yayınladı.
Bu bildiri, Türkiye cephesinde sert karşılandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 ülke büyükelçilerinin 'persona non grata' (istenmeyen adam) ilan edilmesi için talimat verdiğini açıkladı.
Bu açıklamanın ardından Kavala açıklamasına imza atan ABD, Kanada, Finlandiya, Danimarka, Hollanda, İsveç, Almanya, Fransa, Norveç ve Yeni Zelanda, yeni açıklamayla geri adım attı.
Ortak paylaşımda, Viyana Sözleşmesi'nin 41. maddesi hatırlatıldı.
Haber7 olarak, Türkiye'ye yönelik diplomatik operasyonu Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, SETA Brüksel Koordinatörü Doç. Dr. Taha Köse ve Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu'na sorduk.
"BU HESAPLAŞMA BURADA BİTMEDİ"
Türkiye'in başta ABD olmak üzere küresel güçlerle Batı ülkeleri tarafından ciddi bir şekilde sıkıştırıldığını söyleyen Mahmut Övür, Bu hamlenin basit bir hamle olmadığı görüşünde:
"Gerçekten Türkiye'yi zora sokmaya çalışan bir yaklaşım. Ama Türkiye, AK Parti döneminde girdiği bağımsızlıkçı otonom tavrını sürdürdü. Başkan Erdoğan'ın sert çıkışı, onlara geri adım attırdı. Bu hesaplaşma burada bitmedi diye düşünüyorum. Devam edecek. Ama Türkiye de direnecek."
"TÜRKİYE GÜÇLÜ BİR DİRENİŞ SERGİLİYOR"
"Kendi koyduğu uluslararası anlaşmalara uymayanlar yine kendileri" diyen Övür, "Böylesine iki yüzlü bir yaklaşım sergiliyorlar. Doğal olarak da şimdi 41. madde gereği geri adım attılar. Atacaklar da..." şeklinde konuştu.
"Türkiye'nin direnci karşısında yapacakları başka bir şey yok diye düşünüyorum" diyen Sabah yazarı, şunları aktardı:
Viyana Sözleşmesine sığınmaları doğal. Kendi kurduklar kuralları çiğneyen bir Batı aklıyla karşı karşıyayız. Nasıl göçmenler meselesinde, S-400 meselesinde ikiyüzlülük yapıyorlarsa, burada da aynısını yapıyorlar. Böylesine ceberut bir Batı. Buna karşı Türkiye güçlü bir direniş sergiliyor.
"KİMİN LİDERLİĞİNDE GERÇEKLEŞTİĞİ ÖNEMLİ"
SETA Brüksel Koordinatörü Doç. Dr. Talha Köse, olayın geliştiği bağlamın iyi değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
"Hangi zaman diliminde, hangi öncül adımlarla, kimin liderliğinde gerçekleştiği önemli" diyen Köse, şunları kaydetti:
"Şu ortaya çıktı ki bu ABD Büyükelçisi'nin öncülüğünde liderliğinde, sürükleyicilğinde olan bir şey. Burada aslında diğer ülkeler de ABD'nin önderliğindeki bu adımı devam ettiriyorlar. Diğer adımlara baktığımızda örneğin Türkiye'nin uluslararası değerlendirmede gri listeye atılması. Yine Halkbank davasıyla alakalı ABD'de alınan kararlar, bütün bunları bir arada düşündüğümüzde bir yandan da ABD'de tam böyle G-20 toplantısında Sayın Cumhurbaşkanı ile Biden arasında bir görüşme öngörülüyordu"
"BU ADIM ATILMASAYDI DAHA BÜYÜKLERİ YAŞANACAKTI"
"Bütün bunlar bir anda Türkiye-ABD ilişkilerindeki normalleşmenin önüne geçmeye çalışan, bir yandan da bu gerilimi artırmaya yönelik hamleler olarak okundu" diyen Köse, "Bu adıma eğer tepki verilmezse, daha sonraki süreç içerisinde bundan daha büyük, belki Türkiye iç siyasetine daha fazla etki edebilecek adımların gelebileceği öngörüldü. Bundan dolayı Türkiye haklı olarak, uluslararası hukuktan ve ilişkilerden doğan hakları doğrultusunda tepki göstermiş oldu. Dışarıdan bakıldığında sert bir tepki gibi gözüktü. Çünkü 10 büyükelçinin istenmeyen adam ilan edilmesi çok yaygın bir uygulama değil. Ama bir yandan da Türkiye kendi üzerinde oluşturulmaya çalışılan siyasi baskı ve bu baskının da ötesinde daha büyük adımların olabileceği bir ortama sürüklenmek istemediği için o çizgiyi sert bir biçimde çizmeye çalıştı. Ve bu anlamda da başarılı olmuş oldu" düşüncesini dile getirdi.
"ASIL OLAN BUNDAN SONRAKİ SÜREÇ"
Bundan sonraki süreçte benzer adımların atılabileceği uyarısında bulunan Köse, sözlerini şöyle sonlandırdı:
"Benzer bir şekilde Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının gözetileceğine dair teminat verilmesinin ardından diğer ülkeler de buna uydular ve yeni bir normalleşme geldi. Asıl olan bundan sonra Türkiye'nin iç siyasetine nüfuz etme davranışı devam edecek mi etmeyecek mi? Türkiye'nin sert tepkisi daha ileri adımları önlemeye yönelik bir hamle olarak da okunabilir. Bu tepki olumlu bir şekilde Türkiye açısında olumlu netice vermiştir."
"ESAS SORUN İÇİMİZDEKİ ELÇİLER"
Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu, büyükelçi krizine yönelik yaptığı değerlendirmede, "içimizdeki büyükelçilere" dikkat çekti.
"Büyükelçilerin geri adım atması normaldi" diyen Babaoğlu, "Çünkü Viyana 41. maddesi var. Hatırlatılınca kendilerine geldiler. Ama bizim içimizdeki elçileri geri adım atmıyorlar. Esas oraya dikkat etmek lazım. Esas problem o" diye konuştu.
"DAHA ÇOK KAVGA EDECEĞİZ, HAZIRLIKLI OLMAK LAZIM"
Babaoğlu, daha önce birçok kez Türkiye iç siyasetine müdahale girişiminde bulunan ülkelerin son krizde neden Viyana Sözleşmesi'ne başvurduğuna yönelik soruya, şu yanıtı verdi:
"Pandemi sonrası dünyada Türkiye'nin yeri ve geleceği burada rol oynuyor. Eski numaralar devam etmiyor. Yalnız kimse şu konuda da kendini aldatmasın. Esas kozlarını ekonomi üzerinden oynayacaklar. Onlara şu mesaj da gitmiş olabilir; diplomatik olarak yüklenmenin alemi yok. Zaten zoru görünce geri çekilmek zorunda kaldılar. Çünkü ekonomik olarak üzerimize gelecekleri çok açık. Bundan sonraki süreçte ekonomik olarak üzerimize gelmeyi tercih edeceklerdir. Daha çok direneceğiz, çok çıkışacağız, çok kavga edeceğiz. Buna hazırlıklı olmak lazım."
Emekli Cezayir ve Yunanistan Büyükelçisi Ümit Pamir ise, Türkiye'nin tepkisinin daha hafif olabileceğini ifade etti.
Pamir, elçiliklerin çağırılıp görüşme yapılabileceğini belirtirken, "Ancak ABD dahil 10 ülkenin toplu bir açıklama ile Türkiye'ye yönelik bu hamlesi çok çirkin bir hareket olarak değerlendirilebilir" şeklinde konuştu.
KAYNAK: HABER7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.