Aylardır dünyanın tek gündemi var, virüsle mücadele. İnsanlar canlarının derdine düşmüş. Tablolara umut yansıyor belki, ancak dramlar bambaşka. Yoğun bakımda, kimsesiz, yavaş yavaş boğularak can veren insanlarımızın veda edemedikleri yakınları, tabutlarına bile dokunamadan uğurluyorlar en sevdiklerini. Böylesine acılar yaşanırken, ülke gündemine bakar mısınız?
Ülkemizde bir kesimin din ile problemi her zaman oldu, ancak bu kadar aleni saldırı, bu kadar hassas bir dönemde nasıl yapılabildi? İnanç ile inkâr, hak ile batıl hep beraber var oldu hâlbuki. Bin dört yüz yıl önce puta tapan insanlar, Allah’ı (CC.) inkâr etmiyor, putlarının kendilerini Allah’a (CC.) yaklaştırdıklarına inanıyorlardı, bu yüzden şirk koşuyorlardı.
Cinsel sapkınlıklara arka çıkmak için böyle bir cürüm işleyebilenlere ne denebilir ki?
Diğer taraftan, tek elden yürütüldüğü anlaşılan darbe tartışmalarına şahit oluyoruz. Takip edebildiğim kadarıyla, bu günlerde darbe tartışmaları bir bizde var bir de Libya’da. İktidarı devirmek adına, virüsle mücadele sürecini kullanma uyanıklığında, darbeci Hafter ile birlikte yazılmayı göze almışlar.
Bir sunucu muhalefetin silahlanmasından bahsediyor, İBB başkanı gençleri sokağa davet eden, demokrasiyi, sandık üzerinden tartışmaya açan, mezhep tartışması çıkaracak kitapçık dağıtıyor. Bir vekil, bir il başkanı iktidar hevesinden değil, rejim değişiminden bahsediyor. Kullanılan yöntemler, seçilen kelimeler, ima edilen imgeler son derece tanıdık geliyor nedense.
Virüsle mücadele kendi şartlarını işletirken Ramazan ayı, TBMM’nin 100. Yılı, ekonomik gelişmeler, 1 Mayıs derken günler akıp gidiyor. İnsanlarımız sabırla süreci takip ederken, olup biteni elbette not ediyordur. Zor zamanlarda kimler ne ile meşgul, kimler ne ile dertleniyor hafızaya kaydediliyordur. Bu günlerde kim ne ile meşgulse, insanlarımız onu, meşgul olduklarının yanına yazacaktır.
Dikkat edilmesi gereken bir azgınlık, bir aşırılık, bir kıymet bilmeme, başarının gururunu yaşamama ve yaşatmama var. Normalde bütün insanlığı tehdit eden, böylesine olağan dışı gelişmelerin yaşandığı dönemlerde, aklıselim insanlar bir iç muhasebeye çekilir, olup biteni anlamaya çalışır, Yaradan’a sığınır. Ancak gördüklerimizden bir başka ilahi kuralın işlediğini söyleyebiliriz, nasip değilse olmuyor, gözleri var görmüyor, kulakları var işitmiyorlar. Yoksa gün, sapkınlıkların savunulacağı, İslam’a saldırılacak gün değildir.
Din ve devlet işleri hep sabırla, inançla ve azimle çalışan sorumluluk sahibi insanların omuzlarında yükselmiştir. Azgın azınlığa uyulacak gün değildir. Eminim ki bugünlerde yaptığımız muhasebe ile eksiklerimizi giderecek, tazelenecek ve daha güçlü bir şekilde süreçten çıkacağız.
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacakmış.
Bütün zorluğuna rağmen ülkesinin başarısıyla gurur duymayan, içinde yaşadığı milletinin inancına en küçük bir saygısı kalmamış, aile ve toplum yapımızı temelden dinamitlemek isteyen zavallılara umut bağlayanlar, değişse ne olacak ki?