Batılılar bize seküler hayat biçimini dayatırken, kendileri dünya hâkimiyetine giden yolun her kilometresini, dinlerini referans alarak adım adım örüyorlar. Biz, onların bile artık dikkate almadıkları bir hayat tarzı yüzünden tarihimizden, dinimizden, değerlerimizden uzaklaşıyor, tartıştıkça tartışıyoruz.
ABD’de tarafların hangi kavramlar üzerinden konumlandığını bütün dünya biliyor. Artık Evangelistleri tanımayan, amaçlarını bilmeyen yok. Bütün stratejilerini dini metinlere göre yapıyorlar. İsrail’in laik olmak diye bir derdi hiç olmadı. Dünyanın, Kudüs merkezli tek dünya devleti üzerinden yönetilmesi için belirlenen adımlar tek tek atılıyor. Yahudi ve Hıristiyanlar, dünyaya hâkim olacakları devrin bir an önce gelmesi için güç birliği yapıyorlar.
Salgınla beraber gündeme gelen dijital çağın yenilikleri bile insanın mutluluğu için değil, yaradılışına müdahale için kurgulanıyor. Kısaca batı, attığı her adımı inançlarına göre belirlenmiş hedefler doğrultusunda planlıyor ve atıyor.
Dünyada hal böyle iken bizde, eski alışkanlıklarını devam ettirmek isteyen bir kesim, dinin her alandan uzak tutulması için yaptıklarıyla toplumumuzda huzur bırakmıyor. Ayasofya açıldı, sudan bahanelerle bu sevinci yaşamayı insanımıza çok gördüler.
Batılılar, dinlerini bir motivasyon kaynağına dönüştürmüşken biz, “dindar nesil” iddiamızı iki yılda unuttuğumuz yetmezmiş gibi, kritik her eşikte aynı tartışmayı yapmaktan bir türlü kurtulamıyoruz.
Önümüzdeki günlerde bir yandan okulların hangi senaryoya göre açılacağını tartışırken, diğer yandan lise ve üniversitelere yerleştirme sonuçları üzerinden, Meslek Liselerini ve en çok da İmam Hatip Liselerini konuşacağız.
Şimdiden boş kalacağı öngörülen imam hatip ve meslek lisesi sınıflarının nasıl kullanılacağı tartışılıyor. Samimiyetten, dünyada olup bitenlerden ve yakın geçmişte yaşadığımız dramlardan habersiz bir tartışma derinden yürütülüyor.
Bu tartışmayı bitirmek için, bir şekilde oyalanan ve geçiştirilen camianın sivil toplum temsilcilerine birkaç önerim var. Gelin tartışmayı İmam Hatiplerin dışına taşıyarak, bütün yavrularımızı ve bütün okul türlerini kapsayacak yeni bir iddia, yaklaşım, model geliştirelim. Geçmişte, okul dışında bilincimizi ilmek ilmek ören çalışmalardan, hocalardan, adanmış koca yüreklerden esinlenelim.
Dünyadaki gelişmeler, aile yapımızı ve gelecek nesillerimizi hedef alan uluslararası sözleşmeler, içine düştüğümüz kısır döngüden bir an önce çıkmamızı gerektiriyor. Eğitimde yeni bir bilinçlenmeye ihtiyaç var ve biz zaman kaybediyoruz.
Tarihimizin, içinde yaşadığımız coğrafyanın, milletimizin verdiği ödevin gereği, dört elle sarılarak değil de paylaştığı akademik başarılarıyla ayakta kalacaksa İmam Hatiplerimiz, biz bu sınavı zaten kaybetmişiz demektir. İçeride ve dışarıda birileri bizi ustaca planlanmış hamlelerle ve sinsici oyalıyor. Bilmem anlatabildim mi?