Akit Medya İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu’nun vefatı ve Ak Parti’nin Kuruluş yıldönümü vesilesi ile yayınlanan videoların bize hatırlattığı o zor günlerden, bugünkü tartışmalara bakmaya ne de çok ihtiyacımız varmış.
O günlerde her sabah, Beklenen Vakit’i okuyarak yüreğimize ferahlık verir ve akdimizi tazelerdik. Gazetenin manşetini bile görmek yeterdi bazen. Rahmetli Hasan Karakaya yasakçıların adeta tozunu alırdı, Abdurrahman Dilipak özellikle belediyeler üzerinden sürekli uyarır, zaaflarınıza yenik düşmeyin derdi. Her yazarı ayrı bir değerdi. Bu ekibi bir araya getiren Mustafa Karahasanoğlu kanaatimce ahiret azığını o günlerden hazırlamıştır, Allah (c.c.)rahmet eylesin.
O zor günlerden bugüne bakmaya çok ihtiyacımız var derken iki hususa dikkat çekmek istiyorum: Güncel problemlerimizi dile getirirken her birisi tek başına devrim olan kazanımlarımızı değersizleştirmeyelim ve o günkü duruşumuzu kaybetmeyelim istiyorum.
Öncelikle deşifre etmemiz gereken bir ikiyüzlülük var. Geçmişte bize her türlü zulmü reva gören parti, sözde sendika yöneticisi, rektör, dekan vs. bugün yapılan bazı özensizlikler üzerinden bize hak, erdem, ehliyet-liyakat ve dürüstlük dersi veremez. Bunların yalanlarına kananlar, geçmişte ödenen bedellerin çok daha ağırını öderler, uyanık olmalıyız.
Unutmayalım ki bugün tarihin çöp sepetine atmakla gurur duyduğumuz ne kadar haksız uygulama varsa bunların eseridir. Kamuda başörtüsü yasağının kaldırılması, katsayı zulmünün sona ermesi, sekiz yıllık kesintisiz eğitime son verilmesi, görevlerinden ihraç edilenlerin iadesi, Türk siyasi tarihine altın harflerle yazdığımız kazanımlarımızdır.
Hafızayı diri tutmalıyız. Bugünlerde, geçmişte her şey çok güzeldi, son yirmi yılda bozuldu algısı toplumun bilinçaltına ustalıkla işleniyor. Yasakların aileleri dağıttığı, hayalleri söndürdüğü dönemlerde, yasaklarla beraber ağır ekonomik kriz de yaşanıyordu ve yasakçıların umurunda bile değildi. Toplumu sindirmenin önemli bir argümanı da açlıkla tehdit etmekti.
O günlerden bugüne baktığımızda bugünün problemlerini görmeyelim demiyorum. Bugün de sıkıntılarımız var. Nasıl ki ekonomik sıkıntılarımızla ilgili atılan adımların devamının geleceğine inanıyorsak, var olan problemlerin çözümünün de yine kendi çabamıza bağlı olduğunu unutmayalım. Demem odur ki denizi geçip derede boğulmayalım, denize düşsek de yılana sarılmayalım.
Bir vefat ve bir kuruluş yıldönümünün düşündürdükleri ile “Beklenen Vakit” geldiğinde sınavın bitmediğini sadece şekil değiştirdiğini görmüş olduk. Şimdi sınav bu feraset sınavını vermektedir. Keşke en büyük problemimiz kariyer basamakları problemi gibi olsa.
Mesele artık, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sınavının yapılıp yapılmayacağı değil, bakanlığın gün gibi aşikâr gerçeği görebilmekte ne kadar zaman kaybedeceği ve ödenecek bedelin ağırlığıdır.
Verilen onca zor sınavlardan sonra uzman ve başöğretmenlik sınavından sınıfta kalmak mı, asla!