Bayram aşkına olsun, gelin duruşumuzu bozmayalım, dilimizi ayarlayalım. İsrail’in, yıllara yayarak uyguladığı katliama karşı, hiç olmadığı kadar, toplumun bütün kesimlerinden tepki geldi. Meclisimiz ilk defa tek metinde anlaşarak bildiri yayınlayabildi. Oluşan bu güzellikleri bir hiç uğruna yok etmeyelim, tam aksine bayram aşkına olsun, bu duruşu güçlendirelim.
Yaşanan katliamı kim hangi kavramlarla ifade ediyorsa etsin, nereden yola çıkıyorsa çıksın, nasıl gerekçelendiriyorsa gerekçelendirsin, yeter ki ortaya bir karşı duruş koysun. Şu aşamada kıymetli olan karşı durmaktır; kişilerin gerekçesi, tanımlamaları, dünya görüşü, partisi, derneği, televizyonu sadece ayrıntıdır.
İsrail’in bütün dünyanın gözü önünde yaptığı katliamlarla, kadın, çocuk, bebek, yaşlı, asker, sivil demeden bütün insanlarını öldürerek, topraklarını işgal ederek bir ülkeyi yok etmesine; evrensel insan hakları, uluslararası hukuk, yaşama hakkı gibi batı menşeili veya ümmet, cihad ve mücahid gibi dini kavramları öne çıkararak karşı durmasının kime ne zararı var? Tam aksine bu zenginliğin ve çeşitliliğin, yaşanan dramın sona erdirilmesi adına stratejik önemi var.
Ortaya bir duruş koyduktan sonra, devamında söylediklerimizle o duruşumuzun içini de boşaltmayalım. On yıllardır, “Araplar bizi sırtımızdan vurdu.” dememiz kimin işine yaradı? “Araplar bizi sırtımızdan vurdu, İslam ülkelerinden ses çıkmıyor, zamanında Filistinliler topraklarını bu Yahudilere sattılar da İsrail öyle kuruldu…”
Birileri oyunu böyle kurgulamış ve başarmış ki dünyanın gözünün önünde bu terör devleti cinayetlerine devam ediyor. Bize düşen ders almak, çözüm için çabalamak olmalıdır, bu söylemler işimizi kolaylaştırmaz ve zamanı da değildir. Dedelerinin hatalarını, kundaktaki bebekler ödüyorsa, vicdanlarımız ne zaman bize yön çizecek?
Herkes kendi sınavını veriyor. Böyle dönemlerde alınan tavırlarla büyük devlet, büyük millet, büyük insan olunabiliyor. Sıradan insanlar ezberletilen ithal sloganlarla konuşur. Zor zamanda geçmişin hesabı görülmez. İsrail vatandaşı Hıristiyan Arapların ve dünyanın bir çok ülkesinde farklı dinden kalabalıkların Filistinlilere sahip çıktığı bir dönemde bizim bunları konuşmamamız gerekiyordu.
Savaşları silahların kazanmadığını çok gördük. Haklı davasına inanmış bir avuç insanın, ağır bedeller ödemiş olsa da ne kadar güçlü olduğunu biliyoruz. Onlarca şehidini, bayrama uğurlar gibi uğurlayan kahramanları; iki kayıp verdiğinde ülkesi karışan terör devleti yenemez ve yenemeyecek. Gazze’ye karadan girdik demişlerdi, giremediler. Mescid-i Aksayı böleceklerdi, bölemediler. Yeter ki biz bunların farkında olalım ve birlik olalım, kendi sınavımızı kazanalım.
İsrail’e karşı yapılan mitingler, oluşturulan konvoylar, alınan boykot kararları ve yapılan yardımlar çok önemlidir. Bunları değersizleştirmemek için azami dikkat etmeliyiz. Şahit olduğumuz bir milletin kurtuluş savaşıdır. Bu savaşı en iyi bizim anlamamız gerekir. Bu direniş bizi de diri tutacak, zor günler kapımızı her çaldığında en büyük gücümüz olacaktır. Yeter ki biz cepheyi bozmayalım.
İnsanlığın öldüğü yerde, kimin hayatta nasıl kaldığının ve katliama kimin, hangi gerekçeyle karşı durduğunun ne anlamı olabilir ki?