Merkez Bankası’nın, ekonominin can damarı yatırım üretim ve istihdamı artırmak için son üç toplantıda yaptığı faiz indirimlerini bazı bankaların kredilerine yansıtmakta cimri davranması, yatırımların önüne set çekiyor.
Hatta yabancı sermayeli bazı bankaların vatandaştan topladıkları mevduatı, piyasaya sunmak yerine döviz hesaplarında değerlendirmesi hem finansmana erişimi zorlaştırıyor, hem de maliyeti artırıyor. Banka, banker ve tefecinin kazancını önceleyen bu sistem, yatırımcıyı cezalandırıyor. Enflasyona da neden olan bu döngü, fiyatların şişirilmesi yoluyla vatandaşı da soyuyor.
YATIRIMA GİTMESİ GEREKEN PARA DÖVİZDE
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, bankalardaki 5 trilyon liralık mevduatın 1,9 trilyon lirası TL cinsi hesaplarda tutuluyor. Geri kalan 3,1 trilyon liranın ise döviz hesaplarında tutulması dikkat çekiyor.
Döviz hesaplarından çıkıp TL, altın ve borsa gibi yatırım araçlarına dönenlerin sayısı ve yaptıkları işlem miktarı son haftalarda artsa da spekülatörlerin kur saldırısı bireysel küçük yatırımcıların kafasını karıştırıyor. Bu nedenle hala bankalarda yaklaşık 260 milyar dolarlık döviz mevduatı var. Bankalardaki 5 trilyon liralık mevduatın 3,1 trilyonunun dövizde tutulması, TL olarak verilecek kredinin miktarını kısıtlıyor.
PARA 'BANKERLER GRUBU'NUN ELİNDE
Bazı bankaların da dahil olduğu grupların yaptığı dolar alımları nedeniyle döviz kurları aşırı yükseliyor. Bireysel yatırımcılar da TL’deki değer kaybı karşısında varlıklarını korumak için dolar spekülatörlerinin peşine takılarak büyük risk alıyor.
Özellikle İstanbul Kapalıçarşı’daki ayaklı döviz borsasında açığa satış tezgahları dikkat çekiyor. Elinde olmayan yatırım araçlarına alım emri veren bir grubun varlığı dikkat çekiyor. Kapalıçarşı’da ‘bankerler grubu’ olarak da nitelendirilen simsarların küçük yatırımcılardan yüksek getiri vaadiyle para toplayıp dolara saldırdığı belirtiliyor.
Banka üst düzey yöneticilerinin de aralarında bulunduğu Kapalıçarşı’daki ‘bankerler grubu’nun, açığa satış yöntemiyle dolar ve avro gibi döviz cinsi para birimlerinden yüksek alımlar yaptığı ifade ediliyor.
PARALEL BANKACILIK
Kayıt dışı çalışan bu piyasada günde milyarlarca dolarlık alım-satım oluyor. Kayıt dışı piyasadaki günlük işlem hacmi, açığa satış yöntemi nedeniyle taahhüt edilen parasal miktarlarının on katına kadar çıkabiliyor.
Bazı kuyumcu ve dövizcilerde yoğunlaşan büyük hacimli işlemler için zaman zaman bankaların kapısı da çalınıyor. Bazı bankaların çanak tuttuğu bu piyasa, paralel bir bankacılık sistemi gibi işliyor. Bu sistemin oluşturduğu suni talep de döviz piyasasında köpürtülmüş büyük bir talebe neden oluyor.
CANINA KIYANLAR VAR
2018’deki kur saldırısında aktif rol oynayan Londra ve New York gibi merkezlerdeki yabancıların açığa satış yapmaları gibi, Kapalıçarşı’da yapılan açığa satışları sonuçlandıramadıkları için büyük zararlar yapanlar var.
Bankerler, topladıkları paraları çeviremeyip büyük zararlar da yapıyorlar. Bu tür durumlarda genellikle bankerler adına işlem yaptıkları kişilerin teminatlarını yakıp ortadan kayboluyor. Elinde avucunda ne varsa kaybeden bazı aracıların ortadan kaybolduğu, hatta canına kıyanların olduğu belirtiliyor.
'Açığa satış'la saldırı
Kuralın sorumsuzca kullanılması “açığa satış” mevzuatına çeki düzen vermeyi gerektiriyor. Çünkü milletten para toplayan aracılar, onların adına hesap açıp yine onlar adına eldeki miktarın 4-5 katı kadar işlem yapabiliyor.
Küçük yatırımcılardan “yüksek getiri” vaadiyle para toplayan dolar simsarlarının elinde biriken paranın 5 katı kadar işlem yapma imkânının geçmesi, kurlarla istedikleri gibi oynama fırsatı veriyor.
Bankalar kredi vermek yerine % 40 faize zorluyor
Finansal Kurumlar Birliği verilerine göre, Türkiye’de 54 faktoring şirketi faaliyet gösteriyor. Söz konusu şirketler arasında yerli ve yabancı bankaların da iştirakleri bulunuyor. Bankaların “Kredibiliten düşük” diyerek kredi vermediklerini faktöring şirketlerine yönlendiriyor.
Bankadan kredi bulamayan, ancak paraya sıkışan herhangi bir işletme sahibi, vadesi gelmemiş çeki bozdurmak için faktoring şirketlerinin yolunu tutuyor. Başka bir ifadeyle, vadesi gelmemiş alacaklarını, çek kırdırarak nakit sağlıyor. Ancak faiz oranları neredeyse tefeciden farksız. Bankalarda ortalama kredi maliyeti yüzde 25’se, bu firmalarda yüzde 40’a kadar çıkıyor.
Tefeci faizini aratmayacak şekilde yüzde 40’lara çıkabilen bu maliyetler işletmelerin karlılığını silip süpürüyor. Bankadan kredi talebinden bulunan herhangi bir şirket yetkilisinin kredi onayı büyük oranda kredi notuna bağlı. Şayet kredi notu düşükse ya da kara listeye girdiyse kredi çıkması zor. Ancak banka müşterisinin eskiden beri tanınıyor olması, ihtiyacı ve aciliyeti karşısında faktoring şirketlerine yönlendirme yapılabiliyor.
Bir bankacıdan edinilen bilgilere göre, kredi onayı çıkmayan bir müşteriye ‘kredi bizde zor ancak şu faktoring şirketiyle de istersen bir görüş’ diye yönlendirme yapılabiliyor. Ancak bunu kredi başvurusunda bulunan herkese değil, ikili ilişkilerin iyi olduğu, eskiden beri tanınan ve güven sağlamış firma sahibi için yapılması söz konusu. Bankaların kredilendirmede daha sağlamcı olduğuna işaret eden yetkili, “Faktoringde çek karşılığı işlem yapılabiliyor ve firmanın vergi levhası da olması lazım” dedi.
KAYNAK= Yeni Şafak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.