Bir gün Berâ (r.a.) arkadaşıyla yolda karşılaştı. Elini tutup gülümsedi. Arkadaşına niçin gülümsediğimi biliyor musun? dedi. Arkadaşı da: "Bilmiyorum, fakat burada bir hayır vardır" dedi. Bunun üzerine Berâ (r.a.) şu izahatta bulundu.
Bir gün Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizle yolda karşılaştım. Elimi ellerine aldı ve tebessüm etti. Niçin gülümsediklerini anlayıp anlamadığımı sordu. Ben de sizin verdiğiniz cevabı verdim. O zaman Resul-i Ekrem (s.a.) şöyle buyurdu: "İki Müslüman karşılaşır da selamlaşır ve birbirlerinin elini sıkarsa bunu da sadece Allah rızası için yaparlarsa Cenab-ı Hak onları oradan ayrılmadan mağfiretine nâil eder."
Allah Resulünden ne güzel bir eğitim metodu!.. Ne kadar samimi bir yaklaşım!.
İslam’a akın akın girenlerin gönülleri böyle kazanıldı. Sevgi, saygı, merhamet, şefkat, samimiyet, tevazu ve hoşgörü sahibi insanlar bu şekilde yetişti. Sonra birbirlerini önceleyen yüksek şahsiyet sahibi insanların oluşturduğu medeniyetler böyle kuruldu.
Şimdi kendi kendime soruyorum. Böyle bir medeniyetin varisleri olduğunu iddia ettiği halde, bu medeniyeti yok etmeye çalışanlara müsamaha gösterip, tavizler üstüne tavizler verip, onların verdikleri zararlara sessiz ve suskun kalıp tolerans tanırken, aynı medeniyetin yolcusu olan Müslüman kardeşine nasıl diş bileyebilir. Açık bir şekilde düşmanlık etmiş kimselerle nasıl sarmaş dolaş olurlar.
“Muhammed, Allah'ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar, gerçeği yalanlayan nankörlere karşı sert, birbirlerine çok merhametlidirler” (Fetih 29) ayeti ortada öylece duruyorken, Müslümanların bir birlerine karşı içten içe nefret duymaları, buna karşı düşmanlarıyla iş birliği yaparak kendisi gibi düşünmeyen Müslümanı saf dışı etmeye yeltenmesi akılla izah edilecek bir durum değil maalesef. Bu ayeti “MÜSLÜMANA KARŞI ACIMASIZ OLUN” diyerek mi okuyoruz yoksa.
Belli ki yol gösterici Kur'an ı Kerim ve rol model olan Allah Resul’ünün sözleri ona uyulmak üzere okunmuyor. Nasıl bir dünyada yaşıyoruz çözmek mümkün değil. Ayarımız mı bozuldu yoksa?. Genetiği bozulan bitkiler gibi şekil mi değiştirdik acaba?.
"Kimin eli kimin cebinde" diyoruz izah etmeye yetmiyor durumu.
"At izi it izine karıştı" diyerek te çözülmüyor bu mesele.
Ne de şairin dediği gibi;
"Celladına âşık olmuşsa bir millet, İster ezan, isterse çan dinlet" sözleri vahameti anlatmaya yetmiyor.
Üstat Necip Fazıl bile
"Zindan iki hece, Mehmet’im lâfta!, Baba katiliyle baban bir safta!" dizeleri de olayı izah etmeye yetemediyse kime ne anlatalım....
Galiba sıkça Arif Nihat Asya’nın şu dizelerini okumaya devam edeceğiz.
Gel, Ey MUHAMMED, bahardır.
Dudaklar ardında saklı,
Aminlerimiz vardır!.
Hacdan döner gibi gel,
Mirac’dan iner gibi gel,
Bekliyoruz yıllardır!.
Selam ve Dua ile…
Hasan DEMİRCİ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.