Yavru vatanda sendikal mücadeleye farklı bir bakış açısı getirecek olan Kıbrıs Türk Eğitimciler Sendikası, KIBTES, yeni genel merkez ofisine kavuştu.
Açılış dolayısıyla Memur Sen geçen hafta Kıbrıs’a, Genişletilmiş Başkanlar Kurulu ile adeta çıkarma yaptı ve on ikinci sendikasını bu güzel gününde yalnız bırakmadı. Bize göre sendikal mücadele, dışarıda adaletsiz dünya düzenine teslim olup içeride verilen hakları sorumsuzca kullanmak değildir.
Ülkenin kaynakları sömürülürken, sömürü düzenine karşı gelmeyip, hatta onlarla kol kola girerek içeride yapılan keskin sendikacılık, üyenin ve ülkenin yararına değil sömürü düzeninin yararına olacaktır. Ülkemizin güney sınırının güvelik supabı, mavi vatanın ve Akdeniz’in kapısı Kıbrıs, KKTC’nin var olma güvencesi de Türkiye’dir.
Kıbrıs adasının huzur, barış ve güvenlik adası olarak kalması, geçmişte yaşanan acıların tekrar yaşanmaması için öncelikle durduğumuz yerin bu şekilde sabitlenmesi ve devamında da tarihi süreci iyi bilmekten geçiyor. Kıbrıs’ı atalarımız 1571 yılında, zamanın yönetiminin ada halkına yaptığı zulmü engellemek için yapılan çağrı üzerine, yetmiş bin şehit vererek fethediyor.
350 yıl Osmanlı hâkimiyetinde kalan ada, son dönemde istemeyerek de olsa İngilizlere kiralanıyor ve 1914 yılının zor şartlarında İngilizler adayı ilhak ediyor. Lozan’la bu ilhakı kabul etmek zorunda kalıyoruz. İngiliz hâkimiyetinde olan adanın tamamında, Rumlarla karışık halde yaşayan ve nüfusun yüzde on sekizini oluşturan Türkler, baskı ve zulüm görmeye başlıyor. Yapılan müzakereler sonrası, tek devletli, geniş veto hakkı olan Cumhurbaşkanı yardımcısının Türk olduğu 1960 Anlaşması imzalanıyor ve Anayasa kabul ediliyor.
Rum Papaz Makaryos, bu Anayasa’yı kabul etmiyor. Nüfus fazlalığına güvenerek, “kendi kaderini tayin hakkı” istiyor. Kabul edilmeyince 1963 yılında saldırılar yeniden başlıyor. Kısa sürede 500 şehit veriyoruz, 30 bin kişi göç etmek zorunda kalıyor. Zulümler, faili meçhuller derken 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı yapılıyor ve ardından 15 Kasım 1983 tarihinde KKTC ilan ediliyor.
Ancak var olma mücadelesi bitmiyor. Kıbrıs’ta, Gazze’de, Lübnan’da, Suriye’de olup bitenler gösteriyor ki bu coğrafyada ayakta kalmanın tek bir yolu var, kendin olmak ve güçlü olmak. Tam da burada, başta söylediğim yol ayrımına geliyoruz. Sendikal mücadelenin konumlandığı yer, beslendiği kaynak burada farklılaşıyor. Bu durum sadece Kıbrıs’ta değil ülkemizde, hatta İslam coğrafyasında da böyledir.
Biz sendikal mücadeleye yerine göre özgürlük mücadelesi, yerine göre değer ve inançların kavgası, yerine göre de vatan savunması olarak bu yüzden bakıyoruz.
Böyle bakarak KIBTES, yavru vatanda çok önemli bir misyonu yüklenmiş durumdadır. Farklı düşünenlere saygı duyarak, savunduğu büyük fikirler ve idealler uğruna teşkilatlanarak; yeni nesiller, ufku açık sendikacılar yetiştirerek, geçmişte kanları ve canları pahasına bu topraklara sahip çıkanların verdiği mücadelenin gelecekteki sahiplerini yetiştirecek. Yolun açık, yeni genel merkez ofisin hayırlı olsun KIBTES.
Talat YAVUZ
Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri [email protected]