İşte Pakistan, işte parlamenter sistem. Pakistan başbakanı İmran Han, ABD’den bağımsız politikalar izlemeye başladı. Avrupa’ya “biz sizin köleniz değiliz” dedi. Ve hedef haline geldi. Sonunda ABD içerideki adamları ile İmran Han hükümetini devirdi. Amerika’nın Pakistan’daki aparatı Parlamenter sistemdi. Bunu tereyağından kıl çeker gibi kullandı.
Türkiye’ de 28 Şubat 1997 tarihinde önce askeri vesayet, daha sonra da Cumhurbaşkanı ve Meclis darbesiyle yani parlamenterler eliyle Rahmetli hocamız Necmettin Erbakan’ın başbakanlığı elinden alınmıştı. 24 Aralık 1995 seçimlerinde Refah Partisi 158, Doğruyol Partisi 135, Anavatan Partisi 132 milletvekili çıkarmıştı. Cumhurbaşkanı, hükümeti kurma görevini seçimden birinci çıkan Refah Partisinin lideri rahmetli Necmettin Erbakan’a vermedi. İkinci Parti olan Doğruyol Partisinin Lideri Tansu Çiller’e de vermedi. Üçüncü parti olan Anavatan Partisinin lideri Mesut Yılmaz’a verdi. İşte Parlamenter sistemin gerçek yüzü budur. Millet seçimini yapmış, birinciyi sandıkta ilan etmiş. Fakat bir kişi; o zaman Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel, birinci olarak Mesut Yılmaz’ı ilan ediyor ve elini havaya kaldırıyor. Yani üçüncüyü birinci ilan ediyor. Hükümeti kurma görevini ona veriyor. 29 milyon seçmenin iradesi hiçe sayılıyor. Seçim göstermelik bir duruma düşüyor. Zorlama ile kurulan Mesut Yılmaz hükümetinin ömrü uzun olmuyor. Daha sonra mecburen birinci partiye görev veriliyor. Hocamız Doğruyol Partisi ile hükümeti kuruyor. Fakat bu hükümete de askeri vesayet kullanılarak 28 Şubat darbesi yapılıyor. Bir yılı dolmadan hükümet yıkılıyor. Sonrası malum, Türkiye kalkınma yolunda en az 50 yıl kaybediyor.
Amerika, ülkemizde istemediği hükümetleri kolayca devirmek için parlamenter sistemi 95 yıldır aparat olarak kullandı. Burada açıkça gördüğümüz gibi, parlamenter sistemde ipler başkasının elindedir. Halkın yaptığı seçim sonuçları Ankara’ya gelince buharlaşıyor. İç ve dış vesayet odakları harekete geçiyor. Seçimi kazanan, Amerika’nın istemediği bir liderse, özellikle bugün Pakistan’da olduğu gibi hemen içerideki işbirlikçileri harekete geçiyor. Milletvekilleri rüşvet ya da tehditle hizaya getiriliyor.
Halbuki Amerika kendisinde başkanlık sistemi uyguluyor, kendi dışındaki ülkelere demokrasi ambalajına sararak parlamenter sistemi dayatıyor. Çünkü böyle olunca ipin ucu kendi elinde kalıyor. Sözünden çıkan, Amerikan’nın haksız taleplerini karşılamayan hükümetleri kolayca deviriyor. Bugün Pakistan’da olan budur.
Açık net söylüyorum; parlamenter sistem denilen ucube sistemi savunanlar, millet iradesini değil Amerikan iradesini ve mandasını istiyorlar. Bunu demokrasi ya da güçlendirilmiş parlamenter sistem ambalajına sarıyorlar. Türkiye 95 yıllık Parlamenter sistem döneminde 65 hükümet gördü. Yani ortalama 17 ayda bir hükümet değişti. Menderes, Demirel, Özal ve Erdoğan hükümetleri gibi dönemini tamamlayan hükümetleri çıkarırsak 13 ayda bir hükümet değişti. Böyle bir sistemle bugünkü dünyada bu yük taşınabilir mi? Parlamenter sistemi talep edenleri insafa ve Türkiye’yi, ülkenin geleceğini düşünmeye davet ediyorum. 95 yıl denenmiş, Türkiye’yi geride bırakmış bir sistemi yeniden savunmak bir akıl tutulmasıdır. Başkanlık sisteminin eksik yönleri varsa düzeltilebilir ancak yeniden eskiye dönmek Türkiye’yi büyük bir kaosun içine atmak demektir. Pakistan’a bakınca vadedilen parlamenter sistemin ne olduğu açıkça görülmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.