Aday belirleme çalışmalarını yürüten üst komisyonda görev alan bir Genel Başkan Yardımcısı’na “Mevcut belediye başkanlarının ne kadarı değişiyor” diye sordum.
“Çok büyük bir değişim var. Ben bu kadarını söyleyeyim, sen arkasını doldur”
diye karşılık verdi.
O halde, bildiklerimiz, öğrendiklerimiz üzerinden işin arkasını dolduralım.
Ak Parti’de aday belirleme çalışmaları yapılırken, ilgili yerleşim biriminde yaşayan insanların şehrin belediye başkanı hakkındaki düşüncelerini içeren anketlerden, tebdil-i kıyafetle yapılan teftişlere kadar çok farklı yöntemler uygulandı.
Ve ilçelere, beldelere kadar hemen bütün başkanların karnesi çıkarıldı.
Karnesi iyi olanlarla ilgili tereddüt gösterilmiyor.
Konuştuğum Genel Başkan Yardımcısı, “Yaptığımız çalışmalarda durumu iyi olanlar, yerlerini garanti görebilirler. İlçe belediye başkanı üzerinde mi duruyoruz? Eğer anketlerden beğeni oranı yüksek çıkıyorsa, bağlı olduğu ilin teşkilat ve milletvekilleri olumlu kanaat bildiriyorsa, başka bir şeye gerek yok. O isim yeniden adayımız” diye konuşuyor.
Ama bunların dışında, kimseye özel bir iltimas geçilmiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında toplantılar yapan ‘Üst Komisyon’ adayların büyük bölümünü belirledi.
Bunu geçen hafta sonuna doğru Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki kamuoyu ile de paylaştı.
Peki, nerelerden kimler aday yapılacak?
İSTANBUL’DA SOYLU DENKLEME GİRDİ, ANKARA’DA ÖZHASEKİ GARANTİ GİBİ
Yakın vakte kadar İstanbul’da, Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ın adaylığına garanti gözüyle bakılıyordu.
Ancak şimdi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu denkleme girdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, belirlenen tarihte yapacağı açıklamada “İstanbul adayımız İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu” derse, kimse şaşırmasın.
Ankara’da ise, Kayseri’den 20 yıllık bir başarı hikâyesiyle başkente dönen Mehmet Özhaseki’nin adaylığı hemen hemen kesinleşmiş gibi.
İzmir’de Ak Parti için Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener’in ismi dolaşımdaydı.
Ama kendisinin ailesi istemediği için, adaylık yarışına dâhil olmaya yanaşmadığı söyleniyor.
İzmir için kimsenin aklına gelmeyen bir ihtimalden söz edeyim:
Nihat Hatipoğlu…
Evet, kendisinin isminin Diyarbakır için geçtiğini daha önce yazmıştım.
Ama şimdi bir İzmir seçeneği de gündeme geldi.
Neden böyle bir ihtimal doğdu?
Öğrendik ki Hatipoğlu ailesinin İzmir’de 40 yıllık bir geçmişi varmış.
Kesin mi? Değil.
Ama İzmir ya da Diyarbakır’dan birisinden Nihat Hatipoğlu’nun aday olacağına yüzde yüz gözüyle bakabilirsiniz.
GAZİANTEP, ANTALYA MEVCUT BAŞKANLARLA DEVAM
Yola devam kararı alınan Büyükşehir Belediye Başkanları ile ilgili de birkaç kulis paylaşalım.
2014’te Bakanlık yaptığı Ankara’dan Gaziantep’e Büyükşehir Belediye Başkanı olarak transfer olan Fatma Şahin, anlaşılan yönettiği kentin toplumunun gönlüne girmeyi başarmış.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’de öyle.
Bu defa Paris-Dakar Rallisi kadar zor geçen aday olabilme yarışında ipi ilk göğüsleyenlerden olduklarına göre, iki ismin de parlak bir karnesi çıkmış olmalı.
CIA PRENSİ İŞARET ETTİ, “TÜRKİYE NE DİYORSA DOĞRU ÇIKIYOR” DURUMUNA GELİNDİ
Ankara’da herkesin dikkatlerinin yerel seçimlere yöneldiği bir ortamda, Cumartesi günü Amerikan Washington Post gazetesinde çıkan bir haber, atlanması mümkün olmayacak kadar önemli ve kıymetli idi.
Habere göre, Amerikan istihbarat birimi CIA, Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili yaptığı çalışmaların sonucunda, Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın cinayet emrini veren kişi olduğu kanaatine ulaşmıştı.
Bu ‘kanaatin’ oluşmasında, CİA direktörünün aralarında dilbilimi ve tapeler konusunda uzmanlığı olan bir ekiple Ankara’da yaptığı çalışmalar ve büyük ölçüde Türk istihbarat ve güvenlik birimlerinin elde ettiği kanıtlar etkili olmuştu.
CİA’nın böyle bir kanaate ulaşmasının kritik değerde iki anlamı var.
1. Dikkatleri bir şekilde Veliaht Prens üzerinden dağıtmaya çalışan, Suudi savcılık makamlarının da yaptığı gibi onun dışındaki ‘faillerin’ üzerine işi yıkıp çekilmeye hazırlanan, bu şekilde bu vahşi cinayetin üzerine gidiliyormuş görüntüsü veren ve yine bu şekilde MSB’yi kurtarma niyetini belli eden, Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton üzerinden bunun açıklamasını da yapan Trump yönetimi açığa düşmüş oldu.
Çünkü ilk defa, ABD istihbaratı kurumsal bir pozisyon alarak bu cinayetin emrini veren kişinin doğrudan ismini zikrediyor.
2. Bununla ilintili olmakla beraber belki daha önemlisi ise, bu yeni durumun Türkiye’nin üzerindeki yükü önemli ölçüde alacak olması.
Türkiye, CIA’nın aynı şeyi söylemesi, Ankara’nın dediklerini teyit etmesi nedeniyle, “Emri kim verdi” sorusunu sormakta ısrar eden “Neredeyse yalnız kalmış ülke” konumundan “Ne dediyse doğru çıkan ülke” mertebesine yükselmiş oluyor.
Bu o kadar önemli ki…
Kaynak:Yenişafak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.