Türk milleti ve devleti tarihinin en ağır ve kapsamlı saldırılarından biriyle karşı karşıya… Hakimiyet ve nüfuz alanlarını genişletmek için tarihteki benzerleri gibi amansız bir mücadeleye girişen büyük güçlerin medeniyet coğrafyamızda yürüttüğü kanlı ve kirli savaş, artık bizi de kuşatmış vaziyette.
Gerçeği apaçık söylemeliyiz: Savaştayız. Türkiye, FETÖ’sü, PKK/PYD’si ve DEAŞ'iyle küresel egemen güçlerin taşeronluğunu üstlenmiş aşağılık örgütlerle sindirilmek, diz çökertilmek isteniyor. Bu ihanet şebekelerinin arkasında ise sözde müttefiklerimizin bölgemiz ve Türkiyemiz üzerine yaptıkları planlar sırıtıyor.
DEAŞ'i bir buldozer gibi kullanarak PKK/PYD’nin önünü açmak ve bu terör şebekesini meşru bir aktör haline getirmek isteyen küresel irade, Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşarak Fırat Kalkanı operasyonunu başlatmasından rahatsız olmuş vaziyette.
Türkiye, DEAŞ'le savaşırken Koalisyon güçlerinin nasıl kenarda durduklarını ibretle görüyoruz. Bu esnada, Suriye'deki diğer aktörlerin DEAŞ'le mücadele yerine, içlerinde Türkiye’nin de müzahir olduğu unsurlar bulunan Halep halkını nasıl acımasızca katlederek sürdüklerini milli hafızamıza kazıdık.
Türkiye’yi çevreleme stratejisinden vazgeçmeyen ABD, verdiği bütün sözlere rağmen PKK/PYD’nin Menbiç’ten çekilmesini sağlamadı. Eş zamanlı terör sağanağıyla da Türkiye, dışarıyla ilgilenemez, etrafındaki gelişmelere müdahale edemez bir hale getirilmeye çalışıldı.
Oyun açıktır: DEAŞ üzerinden, tıpkı Kobani tiyatrosunda olduğu gibi, PYD/YPG’nin önünü açmak ve verem gösterilen Türkiye’nin sıtmaya razı olmasını sağlamak.
Oyun bellidir: Bu coğrafyanın en köklü devletini sarsmak, iç savaş senaryolarıyla korkutmak, bölgesel bir savaşın içine çekmek ve son tahlilde diz çöktürmek.
Bu oyunu bozabiliriz. Birliğimizi güçlendirmek ve tuzağa düşmemek zorundayız.
Biz binlerce yıllık büyük bir medeniyetin varisleriyiz. Bin yılı aşkın bir süredir de İslam dünyasının liderliğini yapmış büyük bir milletiz. Türk devleti, Balkanlar, Orta Doğu ve Türkistan üçgeninde medeniyet coğrafyamızın kilit taşıdır. Yeni emperyalist projelerin sahipleri, bunu oynatmadan medeniyetler savaşı projesinden arzu ettikleri sonuçları devşiremeyeceklerini biliyorlar. O halde bize düşen, bu oyunu bozmaktır.
Etnikçi, mezhepçi söylemleri de hayat tarzları üzerinden yapılan kışkırtıcılığı da elimizin tersiyle iteceğiz. Irkçılığın ve yabancı düşmanlığının temsilcilerinden öğrenecek hoşgörü veya insan hakları dersine ihtiyacımız yok. Biz, bir yanıyla Ebu Hanife-İmam Maturidi çizgisine öte yanıyla Hoca Ahmed-i Yesevi’den Hacı Bektaş-ı Veli’ye uzanan irfan anlayışına dayanan medeniyetimizi yeniden inşa edebilecek güce ve birikime sahibiz.
Biz köklü bir devlet geleneğine, bütün yıkıcı girişimlere rağmen hâlâ dimdik ayakta duran kurumlara sahibiz.
Onun için sözde müttefiklere, onların silahlı ve silahsız taşeronlarına, bütün terör örgütlerine diyoruz ki; biz sizi de atalarınızı da tanıyoruz. Siz de hem bizi, hem de atalarımızı tanıyorsunuz. İslam âlemine örnek olan demokrasimizi tahrip edemeyecek, Türk milletine diz çöktüremeyecek, Türk devletini yıkamayacaksınız.
Türk milleti olarak her türlü bölücü fitneye, bizi Alevi-Sünni, dindar-laik, Türk-Kürt diye bölmeye çalışanlara karşı sarsılmaz bir inançla, demokratik hukuk devletini güçlendirerek mücadeleye devam edeceğiz.
Böyle hassas bir dönemde, Türk milletinin birliği ve Türk devletinin bekası mücadelesinde, millî birliği, dayanışma ruhunu bozan; dinî değerlerimizi tahrip eden ve ayrıştırıcı bir dille suiistimal eden söylem ve eylemler kesinlikle ihanettir. Başta Cumhurbaşkanımız, Gazi Meclisimiz, Hükümetimiz olmak üzere bütün devlet kurumlarımız ve sivil toplum teşkilatlarımızla farklılıklarımızı fay hatlarına dönüştürmeye çalışan iç ve dış odaklara karşı millî birlik, dayanışma ve seferberlik ruhuna bürünerek bu badireyi atlatmak için çalışmalıyız.
Düşmanlar ve hainler eninde sonunda hüsrana uğrayacak, Türk devleti ilelebet payidar olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.