Dünya salgın sonrasına hazırlanıyor. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, diyerek anlatmaya çalıştığımız değişim; dünyadaki güç dengelerini, devlet yapılarını, üretim ve tüketim biçimlerini, bireysel düşünce sistematiklerini, eğitimden ekonomiye birçok alanı etkileyecek.
Eğitim, bütün sistemlere insan yetiştiren doğası gereği, geleceği en isabetli okuması gereken alanımızdır. Yaklaşan değişimi doğru yöneterek, genç nüfusumuzu vereceğimiz eğitim sayesinde geleceğimiz için avantaja dönüştürmeyi başarmalıyız.
Ülkemizde acil bir eğitim şurası, sadece salgın sebebiyle ihtiyaç haline gelmiş değildir. Son yıllarda ülkemizde de tarihe önemli satırbaşı olarak geçecek gelişmeler yaşanmıştır. Eğitimin, toplum mühendisliği aracı olarak yapılandırıldığı yılların ardından, küresel terör şebekesi FETÖ hâkimiyetinde geçen yıllar yaşanmış ve sonrasında bugün içinde bulunduğumuz dönem başlamıştır.
Diğer yandan savunma sanayiinde, uluslararası ilişkilerde ve bölgesinde yaptığı ileri hamlelerle ülkemiz büyük devlet olma ufkunu yeniden yakalamıştır. Bu ufku içselleştirecek, özgün ve büyük düşünecek, geçmişin dar kalıplarından çıkacak nesiller yetiştirmek ihtiyaç haline gelmiştir.
Ülkemizin son dönemde katettiği mesafe, salgın sonrası ayak sesleri duyulan büyük değişim ve dünyada yaşanan olaylar, eğitimde mevcut durumun da cesaretle masaya yatırılması gerektiği gerçeğini ortaya çıkarmıştır.
Tarihinden, inancından, medeniyet değerlerimizden beslenerek, geleceğe bu inançla bakacak nesiller yetiştirmeyi beklerken, eğitime yön veren kadro ile taban arasındaki güveni zayıflatan, kısır bir dönem ortaya çıkaran uyumsuzluklar yaşanmaktadır.
Dünyaya nizam verecek bir ufkun eğitimdeki ilham kaynağı, toplum mühendisliği dönemlerinin ritüelleri olmamalıdır. Bu ciddi problem, ne kadar görmezden gelinir ve çözüm ne kadar gecikirse o kadar zaman kaybı olacaktır.
Salgınla mücadelede, Sağlık Bakanlığı’nın bilim kurulu ile çalışma yöntemine, eğitim alanında daha çok ihtiyacımız vardır. Başarısı test edilen bu çalışma yöntemi, Talim Terbiye Kurulu’nun yapısını çoktan değiştirmiş olmamızı emrediyor. Eğitim, madem bir ülke ödevidir, yapıyı buna çevirmenin yolu da acil bir eğitim şurasıdır.
Toplanacak eğitim şurasında, öncelikle eğitim felsefesi tartışılmalıdır. Çöken batı medeniyetini yücelten ve çocuklarımızı aşağılık kompleksine teslim eden yaklaşımlardan sıyrılmalıyız.
Muasır medeniyet kavramını, kendi kavramlarımızla yeniden tanımlamalıyız. İnsanlığı, içine düştüğü bunalımdan kurtaracak çıkış yollarına sahip olduğumuz fikri, eğitim içeriğine yansıtılınca özgüveni yüksek nesiller yetişecek ve eğitim sistemimiz ihtiyacımız olan ruhuna kavuşacaktır.
Düzenlenecek eğitim şurasında, dünyayı okuyabilen eğitimci, ekonomist, siyasetçi, hukukçu, tarihçi, yer bilimci, sendikacılara, sosyologlara… yer verilmelidir. Varılan sonuçlar üzerine yeni vizyon belgesi geliştirilmeli ve zaman kaybetmeden uygulamaya geçilmelidir.