Haber7 Gündem Masasının bu haftaki konuğu Araştırmacı yazar Mustafa Şan, Haber7.com Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli, Yayın Koordinatörü Tarık Dağlı ve Siyaset Editörü Birsen Ateş'in sorularını cevaplandırdı. Mustafa Şen, kararsız seçmenden, beka tartışmalarına kadar birçok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu
DENİLDİĞİ KADAR KARARSIZ YOK
Her seçim döneminde duyarız. Anket sonuçları üzerine bir de “Ama kararsızlar da var” denir. Kim bu kararsızlar? Neden karar veremiyorlar?
Kararsızlar için öncelikle şunu söyleyeyim, kararsızlar üzerinde iyi çalışılmıyor. Denildiği kadar kararsız yok. Soruların yanlış sorulması, yanlış kişilerle anket yapılması, soru sorulan ortam gibi sebeplerden dolayı oran yüksek çıkıyor. Şunu biliyoruz ki, seçmenin çok büyük bir kısmı, yüzde 85’i, 90’ı sandıkta geçerli oy kullanıyor. O zaman nerede bu kararsızlar? Sorular doğdu sorulmadığı için orada bazı rakamlar yanlış çıkıyor. Araştırmasında ‘Sandığa gitmeyeceğim’ diyenler yüzde 10’un altında kalıyorsa, özellikle yüzde 8-7’nin altında ise o araştırmacının önce soru metnine sonra örneklemine bakması gerekiyor. Bazı araştırmalarda görüyorum ‘Sandığa gitmeyeceğim’ diyenler yüzde 3-4-5, ama seçim oluyor yüzde 10 seçime gitmemiş oluyor. Nasıl oluyor bu, demek ki araştırmada bir yanlışlık var, kararsızlar meselesi de işte buradan doğuyor.
‘KARARSIZIM’ DİYENLERE SORDUM…
Bir süre önce yaptığımız analizde, ‘Kararsızım’ diyenlere ek sorular sordum. Dedim ki: ‘Siz sandığa gidip gitmeme arasında mı kararsızsınız, yoksa şu parti ile şu parti arasında mı kararsızsınız, yoksa sandığa gidip geçerli oy verip vermeme konusunda mı kararsızsınız?’ Kararsız olunabilecek bütün seçenekleri kendilerine sundum, bir kısmı dedi ki: “Sandığa gider miyim, gitmez miyim emin değilim”, diğer bir kısmı dedi ki “Sandığa gideceğim ama boş oy kullanacağım”, diğer bir kesim “Şu partiye mi vereyim, bu partiye mi vereceğim emin değil” Kararsız değil ki bunların hiçbiri, bunlar işlerini yapacaklar ve sonuçları olacak, bunları iyi ayrıştırmak gerekiyor. Kararsızım diyenleri kendi cümleleri ile analiz etmenin dışında bir de istatiksel olarak analiz etmek de mümkün, onu da yapmak gerekiyor. Önümüzdeki kişi yeni seçmen midir, eski seçmen midir onlara bakmak lazım. Önceki birkaç seçimle ilgili sorular sorup, ‘Önceki seçimlerde hangi partiye oy kullanmıştı’ buna bakılarak istatiksel analiz yapılıp bu kişinin hangi partinin seçmeni olduğu, ya da hangi partiye yakın olduğu anlaşılabilir. İlave bir soru, ‘Tamam kararsızsınız ama siz kendinizi hangi partiye yakın hissediyorsunuz?’, mesela diyor ki, ‘A partisine oy vermek istiyorum kararsızım ama daha önce B partisine oy vermiştim’ Siz şimdi bunlara yüzde yüz kararsız diyebilir misiniz?
ÖNCE ‘SANDIĞA GİTMEYECEĞİM’ DİYENLERE BAKILMALI
Burada ‘Kararsızım’ diyenler değil, ‘Sandığa gitmeyeceğim’ diyenlerin oranına bakılmalı. Her seferinde bu yanlış hesaplanıyor. Yüzde 3 deniyor yüzde 10 çıkıyor. Siz önce bunu bulun yoksa her olayda, her geçen gün kararı değişen insanlar olabilir. Ben kararsızlar diye bir sorun görmüyorum, seçmeni kitleler halinde kararsızlığa iten hiçbir sorun yok bu ülkede. Ben bu ülkenin seçimlerini net bir şekilde 1970’lerden beri biliyorum, yüzde 30 kararsız var diyorlar, yanlış anket, yanlış hesap. Bu ülkenin ana muhalefet partisinden daha yüksek oranda kararsız olabilir mi? Soru sorma biçimi yanlış olabilir, sorunun yeri yanlış olabilir, sorunun sorulduğu ortam yanlış olabilir. Kişinin kendini belli etmek istemediği bir ortamda soru sorarsanız ne olacak, insanları seçim sandığında olduğu gibi bir kutucuğa koyup soru sormuyoruz. Aile ortamında soruyoruz, iş ortamında soruyoruz.
Şunu söyleyeyim, bir araştırmacı yüzde 5’in altında ‘Sandığa gitmeyeceğim’ görüyorsa dönüp araştırmasına bir bakmalı, bir yerde hata yapmıştır. İkincisi yüzde 10’un üzerinde kararsız görüyorsa yine bir yerde hata yapmıştır. Hata yapmadığını düşünüyorsa o zaman ülkenin sosyoekonomik, sosyokültürel, sosyo-politik mekanizmalarına bir kez daha derinden baksın, orada kimsenin yakalamadığı bir şey yakalayabilir. Bir şey değişmiştir, farkında değilizdir. Onu ama sabit kılmalı, ben şunu buldum o yüzden kararsızların oranı bu desin. Ama çok net söyleyeyim yüzde 20, yüzde 30 kararsız var diyen bir araştırmacı yanlış yapmıştır, bir toplumun 3’te 1’i kararsız olamaz. Türk toplumu beş bin yıllık bir toplum, binlerce yıllık devlet ve yönetme geleneği olan bir milletin yüzde 30’u kararsız olabilir mi? Yüzde 95 ihtimal olmaz, yüzde 5 ihtimalde de çok derin bakmak lazım sebeplerine. Diyorlar ki ‘Adayları bekliyorlar, adayları beğenmediler’ o zaman soracaksın ‘Kararsız mısınız, yoksa karar vermek için adayı mı bekliyorsunuz’. Onlar da adayı bekler ve yüzde 50’sinden fazlası partisinin beklediği adaya yönelir.
SEÇMEN BEKA İLE İLGİLİ TEHDİT GÖRÜYORSA HÜKUMETİNİN YANINDA DURUR
“Patlıcan mı, devlet bekası mı” tartışmaları var son dönemde. Çarşı pazar fiyatları seçimleri etkiler mi? Peki patlıcan fiyatı mı yoksa Trump’ın tehdit açıklamaları mı daha belirleyici?
Ülkeye yönetilen tehditler daha etkin ama toplamda 20 civarında faktör var. Bu faktörlerden bazıları belirleyici faktör, bazıları etkileyici faktör. Belirleyici ve etkileyici faktörlerin altından bir hat geçer, bu kırsallık ve kentsellik hattıdır. Kırsal ve kentsel seçmenin siyasi tercihleri farklılaşır. Bir diğer faktör etkileyici olmaktan belirleyici olmaya giden sosyal medya. Cinsiyet, yaş gibi faktörler yerine göre belirleyici olabilirken yerine göre etkileyici olur. Bunları araştırmacı seçimine göre ayırmalı ve iyi analiz edebilmelidir. Burada belirleyici görünür faktör lider, parti, bir diğeri ideolojidir. Öte yandan ideoloji gibi her zaman görünmeyen belirleyici faktörler, din, inançlar ve değerler vardır, siyaset diline çevirecek olursak siyasi duruş diyebiliriz. Yani kişi demokrat mı, Atatürkçü mü, milliyetçi mi bunlar o dediğimiz faktörler içine girer. Bunlar seçimden seçime 3-5 puan farklılaşabilir, bazen bir seçimi tek bir seçmen kazandırır ya da kaybettirir. O yüzden araştırmacı o bir seçmen titizliği ile tüm bu faktörlere bakmalıdır.
Son tahlilde seçmen belirleyici faktörlerden birini her zaman cebinde tutar o da ekonomidir. Gerektiği zaman ekonomi kartını oynar, önce mutfak ekonomisine, sonra cep ekonomisine sonra ülke ekonomisine bakar. Ama buna bakarken ülkesine bir yerden beka ile ilgili tehdit geliyorsa ve orada sorunun kaynağı mevcut hükumetten çok dışarıdan gelen bir şeyse cevabını ona göre verir ve hükumetinin yanında durur.Derse ki ‘o suçlu ama sen de şu hatayı yapıyorsun’ o zaman cezalandırır, mesela 2009 seçimlerinde öyle yaptı. Bir ekonomik kriz var, bunun kaynağı dışarıdan dedi ama yine de küçük de olsa bir ceza kesti çünkü ülkeyi sen yönetiyorsun, tedbirini daha iyi alabilirsin dedi.
MİLLET ASİLDİR VE ASILDIR
Bugünkü durumda eğer sorunun asıl kaynaklarını hükumetle ilgili görüyorsa cezayı keser, ama sorunun dışarıdan olduğunu bilirse hükumetin cezası az olur. Görülen o ki seçmen bütün bu hikayeden şu sonucu çıkarıyor; evet içeride bazı sorunlar var, hükumet bazı şeyleri daha iyi yapabilirdi ama belirleyici sorunların büyük bir kısmı dışarıdan kaynaklı. Örneğin döviz neden fırladı, papaza sebebi ile, seçmen soruyor bu adam gerçekten papazsa neden ABD hükumeti konuştu da dünyada bir kilise ya da papaz bu konu hakkında konuşmadı. Demek ki bu adam papaz değilmiş, demek ki mesele hükumetin dediği gibidir. Diğer yandan ABD tehdit ediyor diyor ki, sizi ekonomik olarak çökertiriz. Seçmen bunları görüyor, faiz yükseldi, döviz yükseldi ama hükumet belli ki bir şeyle mücadele ediyor diyor. Özetle seçmen tüm bunları görüyor ve ona göre karar veriyor, ceza kesebilir de kesmeyebilir de. Çünkü siyasetin asıl patronu millettir. Seçmen kimsenin babasının malı değildir ve kendisini böyle görene de ceza keser. Sen kim olursan ol, patron benim diyor seçmen sen bana hizmet etmekle mesulsün. Millet asildir ve asıldır.
GENÇLİKTE YENİ SEÇMENİN BİRİNCİ TERCİHİ AK PARTİ
Gençliğin eğilimi ne yönde? Bunu hem siyasi olarak hem sosyal olarak düşünebiliriz.
Gençlik konusunda yapılan analizler çarpık. Çarpık analizler yapılıyor ya da yapılan doğru analizler çarpık bir şekilde sunuluyor. Yeni seçmen olan ve seçmen olacak gençliğin ve ondan önceki seçmenin birinci tercihi AK Parti. Gençlik kitlesinin 3 dilimi ile birinci partisi AK Parti ancak bu gençlik diliminin oluşturduğu büyük dilim AK Parti’nin ortalamasının altında ve AK Parti’yi birkaç puan aşağıya çekiyor kendisi ortalamanın altında olduğu için. Gençliğin birinci partisi AK Parti ama gençlikteki AK Parti oranı diğer grubun ortalamasının altında olduğu için diyorlar ki ‘Gençler AK Parti’ye oy vermiyor’ diyorlar hayır tam tersine gençliğin birinci yönelimi AK Parti. İkinci parti CHP, ama CHP ortalamasının az altında, bazen 1-2 puan üstüne çıkıyor. MHP’nin kendi ortalamasının üzerinde bir gençlik oyu var ama kendi ortalamasının birkaç puan üstünden. MHP normal seçmeninden yüzde 10 oy alırken gençlikten yüzde 50 oy almıyor. Ya da CHP ya da HDP’de kendi seçmeninden yüksek oy almıyor.
İŞTE GENÇLİKTEKİ SIRALAMA
Sıralama şu şekilde aynı parti sıralaması gibi bir sıralama var: Birinci dilim AK Parti, ikinci dilim CHP, üçüncü dilim MHP ya da HDP arasında seçime göre değişiyor. MHP ve HDP gençlikten kendi seçmeninin ortalamasından 1-2 fark yüksek oy alıyor, AK Parti de gençlikten kendi ortalamasının 3-5 puan aşağısında oy alıyor. Ama birinci büyük yönelim AK Parti’ye.
SOLCULUK YAPAN CHP’YE DUYURULUR…
Mesela eğitim grupları içerisinde deniliyor ki, “Eğitim seviyesi yükseldikçe AK parti oranı düşüyor”. Doğru ama çarpık, çünkü yüksek eğitim grubunun birinci tercihi AK Parti ama AK Parti’nin kendi ortalamasının altında. Aynısı gelirde de var, ‘Gelir oranı yükseltildikçe AK Parti düşüyor’ yine doğru ama çarpık. Yüksek gelir grubunda birinci grup AK Parti ama yine kendi ortalamasının altında. Sonra CHP geliyor ama CHP ortalamasının çok üstünde. Solculuk yapan CHP’ye de duyurulur bu, AK Parti’nin böyle bir derdi yok, o vatandaşı kimse ona hizmet ediyor. MHP ve HDP’de de değişiyor bu. Yani gençlikte de eğitimde de gelirde de AK Parti birinci ama kendi ortalamasının altında.
KILIÇDAROĞLU’NA SERT TEPKİ: ASIL DİKTATÖR SİZSİNİZ
Son yıllarda kutuplaşma lafını sık sık duyuyoruz. Fazıl Say konseri sonrası toplumda değişen bir durum var mı? İlerisi için bir işaret fişeği olabilir mi?
Kutupsuz bir toplum yok önce bunu söyleyelim. Kutupsuz toplum biri tarafından ütopik, hayali bir toplum oluşturulmuş demektir bu da anca kitaplarda olur. Çatışma olmayan, menfaat, çıkar çatışması olmayan bir toplum yok. Kutup her toplumda var, bu sınıflar ve katmanlar şeklinde olabilir. Önemli olan bunun değirmenine su taşımamaktadır. Ben başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere bir kısım CHP yöneticilerinin kutuplaştırma ateşine odun taşıdıklarını düşünüyorum. Siz her girdiği her seçimi kaybeden birisi olarak girdiği her seçimi kazanan birisine diktatör derseniz bu sizde bir sorun olduğunu gösterir. Siz onu gayrimeşru görüyorsanız önce kendinizi gayrimeşru görmeniz gerekir. Kutuplaştıran sizsiniz. Serbest seçimlerin yapıldığı, uluslararası gözlemcilerin katıldığı bir seçimde halkın seçtiği bir siyasetçiye diktatör diyemezsiniz, asıl diktatör sizsiniz. Recep Tayyip Erdoğan diktatör olsaydı, Kılıçdaroğlu diye birisi olmazdı.
Ama Erdoğan’a rağmen bu ülkede birileri onun karşısında diktatörlük yapmaya çalışıyor. Acaba sadece o şekilde mi ayakta kalabileceklerini düşünüyorlar onu bilmiyorum ama kendi partisinde Kılıçdaroğlu’nun istediği ne varsa 3-5 ay sonra yetkili kurullardan çıkıyor. Adama sorarlar sen kazandığın hangi seçimle genel başkan oldun? Acaba senden önceki genel başkanı kaset kumpası ile indirenler, kaset kumpası bittikten sonra tatile mi gittiler yoksa işlerine devam mı ettiler? Adama sorarlar ve burada asıl kutuplaştırıcının ve diktatörün kim olduğu ortaya çıkar. Kutuplaşma tarihte her toplumda vardır ve olmaya devam edecektir. Önemli olan onu keskinleştirmemektir.
YANLIŞ İTTİFAK NEDENİYLE SAADET PARTİLİLER AK PARTİ’YE OY VERECEK
Seçimlerde resmi olmasa da yine iki ittifak yer alıyor. Ancak CHP-İyi Parti ittifakında ciddi kırıklar var. Hatta bu paydaya Saadet, HDP, ÖDP gibi çok farklı görüşler de katılmış durumda. Bu partilerden sürekli istifa haberleri de geliyor. Seçmenlerinin durumu nedir? Kafalar karışık gibi duruyor…
Partiler arasında seçmen hareketliliği her zaman, her gün var. İkincisi partilerin seçmen sadakatleri var, mesela AK Parti’de, MHP’de, CHP’de bu oran yüzde 90’ların üzerinde, Saadet Partisi’nde bu oran yüzde 60-70’ler civarında. Kendisini Saadet Partili olarak tanımlayanların yarıdan fazlası AK Parti’ye oy veriyor.Bu seçmen hareketliliğinin olduğu bu yerde şu partiden bu partiye gidiyor demek çok zordur. Mevcut seçmen hareketliliği artı şu sebepten dolayı gidiş var derseniz olabilir. Bu var mıdır, kısmen vardır. İttifaklardaki kafa karıştırıcı noktalar seçmenleri bir yerden bir yere yönlendirebilir. Mesela ben bu yanlış ittifaklar nedeniyle Saadet Partili seçmenin hatırı sayılır kısmının yine aynı eğilimi gösterip AK Parti’ye oy vereceğini düşünüyorum. Erbakan Hoca kökünden gelen bir Saadet Partili sorar; siz nasıl Recep Tayyip Erdoğan’la ittifak yapamadınız da diğer partilerle ittifak yaptınız, beklentiniz, amacınız neydi. Şimdiye kadar hep sordular, yine soracaklardır.
İYİ PARTİ SEÇMENİNDEN MHP VE AK PARTİ’YE OY GELECEK
İYİ Parti’den bir kısım seçmenin CHP-HDP ilişkilerine akıl erdirmediği, erdirmek istemediği ve bu nedenle de MHP- AK Parti’ye oy vereceğini görüyoruz. Sonuç seçmenin her zaman bir hareketliliği var, seçmen sadakati var bunları iyi hesaplamak gerekiyor.
CHP SEÇMENİ DSP VE AK PARTİ’YE YÖNELEBİLİR
Mesela Kılıçdaroğlu ‘tıpış tıpış gidip oy verecekler’ dedi seçmen oy vermedi. Sen son 20 seçimde sana oy veren bir seçmene bile bunu diyemezsin, seçmen senin patronun CHP’nin kendi seçmen hareketliliği var artı bir de seçmene saçma gelen adaylar, peş peşe gelen istifalar nedeniyle birinci yönelim DSP sonra AK Parti’ye oy verebilir. CHP kendi seçmen hareketliliği içinde yüzde 2-3 veriyor ben buna artı hareketler de olabilir diyorum.
AK PARTİ YİNE BİRİNCİ PARTİ ÇIKACAK, CHP YİNE KAYBEDECEK
En merak edileni de soralım. 31 Mart’ta bizi neler bekliyor. Anketler neler diyor?
Anketler ne diyor diye cevap vermeyeyim ama kendi değerlendirmemi söyleyeyim. AK Parti’nin birinci parti çıkacağı, Cumhur ittifakının birinci büyük blok olarak çıkacağı, CHP’nin bir kez daha kaybedeceği bir seçim sonucu göreceğiz. CHP kazandığı pek çok ilde yine kazanacaktır ama bazı yerlerde kaybedebilir. Cumhur İttifakı ya da AK Parti başta İstanbul olmak üzere elinde tuttuğu birçok yeri koruyacaktır, birkaç yerde el değişimi olabilir.
AK PARTİ OY KAYBEDİYOR ŞEHİR EFSANESİ
‘Ak Parti oy kaybediyor’ şehir efsanesi. AK Parti birkaç puan oy kazanabilir, birkaç puan oy kaybedebilir çünkü AK Parti bir nokta değil büyük bir aralıktır. AK Parti bir çizgi değil geniş bir caddedir. Az önce dediğim gibi ekonomi konusunda seçmen bir değerlendirme yapıp bir ceza kesebilir. Ben dış sebeplerden dolayı büyük bir ceza kesilmeyeceğini düşünüyorum. Bunu da hükumet şimdiden çalışmaya başlamalıdır. İki ay var, iki ayda neler yapılmaz, şimdiden başlasınlar çalışmaya. Maliye Bakanımız Berat Albayrak’ı dinledim geçen gün, bir sürü şey yapmış ve yapmaya devam ediyor. Anladığım kadarıyla bunları seçim maksatlı yapmıyor. Çünkü çizgi seçim öncesinden, seçim sonrasına uzanıyor, seçim gününde kalmıyor. Bunlar da seçime etki edecektir. İyi bir bakanlık seviyesi, bunlardan ülke kazanacak ve bunu seçmen görüyor. 31 Mart’tan sonrasının hem ekonomik olarak hem siyasal olarak hem de idari olarak 31 Mart öncesinden daha iyi olacağını düşünüyorum. 1 Nisan itibari ile çok daha iyi bir Türkiye’ye uyanacağız. Net söylüyorum; 1 Haziran, 1 Eylül, 1 Ekim itibari ile daha da iyi bir Türkiye olacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.